İŞTE O FOTOĞRAFLAR [II]: Oxford Mariana'nın Dibinde





turklere biz savas actik kacaznuni225BİLİM YUVASI (!) OXFORD MARİANA'NIN DİBİNDE NE ARAR  
Oxford Üniversitesi tarafından yayınlanan Profesör Donald Bloxham imzalı “The Great Game of Genocide: Imperialism, Nationalism and the Destruction of the Ottoman Armenians - Soykırımın Büyük Oyunu: Emperyalizm, Milliyetçilik ve Osmanlı Ermenilerinin Yıkımı (yok edilişi)” adlı kitabıyla ilgili yazımı okuyanlar; soykırımcı Ermeniler lehine ve tabii ki Türkler aleyhine hayali olaylar, belgeler ve bu belgelere meşruiyet kazandıracak deliller üretildiğini anlamışlardır. Bilim yuvası olduğunu iddia eden Oxford’un başka bir şey olduğunu da…

Sahte belgelerden yalnızca biri olan “ekmekli Türk” olayına...
"…İlk konumuz; 2005’ten bu yana piyasaya sürülüp duran ve ‘Türk resmi görevlisi açlıktan ölmek üzere olan Ermeni çocuklara ekmek göstererek alay ediyor’ alt başlığı taşıyan ünlü zulüm fotoğrafı... Bu fotoğraf, bilim yuvası olması gereken Oxford Üniversitesi tarafından yayınlanan bir kitabın içinde yer alıyor. Çocukluğumdan gelen imajla ciddi bir kurum olduğunu sandığım Oxford için beslediğim tüm saygıyı yok eden o kitabın adı…" sözleriyle girmiş, ayrıca yazarı için de “Yaşamını öğrendikçe tiksindiğim biri; modern tarih uzmanı olduğu iddia edilenİngiliz Profesör Donald Bloxham!” demiştim. 

SAHTEKÂRLIK SAPTANIYOR
"İŞTE O FOTOĞRAFLAR" yazılarının ilkinde açıkladığım sahtekârlıklar hâlâ yakalanmasa da bazı farklı sahtekârlıklar ortaya çıkınca Oxford kaçamayacağını anladı. Yazılar için kıllarını bile kıpırdatmadılar ama Bloxham’ın kitabındaki fotoğraf sahtekârlıklarını kabul ettiler. Aslında daha o kitap yayınlanmadan sahte olduğunu biliyorlardı. Çünkü aklı verenler arasında Oxford yetkilileri olmasa imkânı yok, Oxford'da o tür kitapları bastırtamazsınız. İsterseniz deneyin. 

Oxford, suçüstü yakalanınca "Depolardaki tüm kitapları imha ettik!" açıklaması yaptı. Oysa düzmece fotoğraflar, sonraki basımlarda da aynı yerde durmaktaydı. Hem de daha da çirkinleştirilerek... Ahlaksız bir yalanla şöylesine bir alt not eklemişlerdi: “Bu fotoğrafı her iki tarafın da başvurduğu sahtekârlıklara örnek teşkil etmesi için yeniden yayınlıyoruz.”

Rahmetli Erbakan sağ olsaydı "seni gidi düzenbaz bilim yuvası (!) seni" derdi. Yapılanlar en hafif tanımıyla ahlaksızlıktır. Yıllardır soykırım konusunun içindeyim, özellikle aramama rağmen, şu saniyeye dek, Türklerin ürettiği tek bir sahte belgeye ulaşamadım. Oxford, o sahte belgeyi göster, "İşte bu!" de; seni ilk alkışlayan ben olacağım. Gösteremezsen, adın benim için "sahtekâr, düzenbaz, kalpazan, yalancı, iftiracı ve Türk düşmanı pespaye bir zehir yatağı"nın simgesi olarak kalacaktır. Sen "Gerçek Türkler"i, "Mavi Kitap"ın yaratıcısı sahtekâr İngilizler gibi mi sandın?

Oxford, taze belge üretimine başlamazsa Türklerin tek bir sahtekârlığını bile gösteremez. 
Çünkü yok.
O hâlde, Türk ulusunu iftiralarıyla aşağılayan Oxford’un bir düzmece belge yuvası olduğunu anlatmak da bana ve tüm “Gerçek Türkler”e hak olur.

ERMENİLER SÜREKLİ OLARAK SAHTE BELGE ÜRETİYORLAR
Konuyu kurcaladıkça her taraftan pislik fışkırıyor.
Ermeniler; erişebildikleri herkesi, düzenledikleri her materyali “Türkler bize soykırım yaptılar!” imajı yaratmak için kullanıyorlar. Buldukları her gerçek belgeyi de ters yüz edip Türklerin aleyhine çeviriyorlar. Bunlara yardım eden çok sayıda ülke ve o ülkelerin vatandaşı da var. Bunların bir kısmı satın alınmış, bir kısmı da çarpık ilişkileri yüzünden burunlarından yakalanmış yani şantajla istenilen yola çekilmiş insanlar. Bunlar genelde; bakanlar, üst düzey yöneticiler, parlamenterler, siyasiler, yazarlar, yazılı ve görüntülü basın mensupları, akademisyenler ve toplumda sivrilmiş kişiler. Burunlarından yakalandıkları olayların başındaysa; "evlilik dışı aşk, cinsel taciz ve tecavüz, lezbiyen ve homoseksüel ilişkiler, mafyayla yakınlık, kara para aklamak, rant sağlayan yasa dışı işlere karışmak, kendilerinin ya da aile mensuplarının işlediği cinayetlerin örtbas edilmesi" geliyor.

Ermeni metotlarından en önemlilerinden biri de istediklerini yapmayan ya da yapmama ihtimali olan insanları kesintisiz ölüm tehditleriyle yıldırmaları… Onlar da son perdede “Bana ne gerçeklerden, bana ne Türklerden, benim de çoluk çocuğum var.” pozisyonuna kayıveriyorlar. Bunların arasında yapımcılığını Türklerin yaptığı filmlerde oynama teklifi alan, Türklerle ilgili kitap yazmaya kalkan, "Türkler soykırım yapmamıştır!" diyen ünlüler de bulunmakta… Tabii ki, uzun yıllardır sürüp giden propagandaları özümseyerek Türklerin Ermenilere soykırım yaptığını postulat hükmünde kabullenmişler de var.

Akademik unvanlarını satan bilim insanı kılıklı utanmazları kullanma metodlarından en ünlüsü şu: Önce işlerine yarayacak tipleri saptıyorlar. Sonra da bu kişilere yaptıkları, yapacakları hatta yapmayacağını bildikleri araştırmalar için para tahsis ediyorlar. Kılıf da çok güzel; “araştırmalarınızda kullanılmak üzere”… Böylece, gelen parayı bilimsel değil aile içi araştırmalarında (!) kullanmaya alışık bu insanlar kendiliklerinden uzattıkları burunlarından yakalanmış oluyorlar. Para iç edildikten sonra da yalanlar gerçek, gerçeklerse tabu oluyor.

KÜRTLER ve TÜRKLER UYANIKKEN UYUYORLAR
Ermeni soykırımıyla ilgili olarak Türkler tarafından üretilmiş tek bir sahte belge, hatta soykırım yapılmasına ilişkin tek bir emir, tek bir olay, tek bir başüstüne, tek bir "emriniz yerine getirilmiştir" kaydı yoktur. Bu denli büyük bir olayda, böyle bir örtbasın imkânı yok. Olamaz da... Oysa gezegenimizin her yerinde, Ermeniler tarafından üretilmiş sahte belgeler uçuşup duruyor.

Ermeniler tarafından soykırıma uğratılan gruplar arasında en büyük kitleyi oluşturan Kürtler ve Türkler, kötü önderlerinin yaptığı aşılar sonucu tembel tembel esnerken, iki Ermeni bir araya geldi mi “Türklerin Ermenilere soykırım yaptığı fikrini yayacak” dernekler kuruyor, ikna edilecek kitleleri saptayıp üstlerine gidiyorlar. Bunu sahte belgelerle dolu TV programları, kitaplar, dergiler, gazeteler izliyor. Sonunda iş öyle bir noktaya taşınıyor ki, çeşitli yayınlarda aynı iddiaları okuyan, aynı fotoğrafları görenler de “Bu da mı yalan? Bu da mı bu da mı?”cı grupların arasına katılıyorlar.

İş öylesine çığırından çıkmış hâldeki, bazı Ermeni kuruluşları, sahte fotoğraf üretimini ödüllendireceğini ilan etmekte hiçbir sakınca görmüyor. Hem de "Dünyanın Jandarması (!) mikser Amerika"da...

SAYGI GÖREN APTALCA SÖZLER
Gerçeklerin ortaya konmasına ve olayların sorgulanmasına sürekli olarak engeller çıkaran Ermeniler, sahtekârlıkları ortaya çıktığındaysa iyice yüzsüzleşiyorlar.
Aşağıdaki saçma sapan sözler, Ermenilerin soykırım iddialarından derlenmiştir.

- Ermeni soykırımı öylesine gerçek ki, tartışmaya gerek yok! "Ooooo! Kesin kararlılar! Demek ki dayılarına güveniyorlar."
- Ermeni soykırımına parlamentolar karar vermiş, iş bitmiştir. Tartışmak boşa gayret! "Haklı oldukları tek nokta da budur. Bizim parlamenterler derin uykudayken ve bilerek, isteyerek hâlâ uyurken, Ermeniler Dünya'da her parlementoyu hallettiler. Hatta belde belediyeleri bile bizi soykırımla suçluyor. Belde belde... Ülke, il, ilçe değil!"
- Soykırım işi tarihçilere bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir. "Bunda haklı olabilirler. Çünkü parayla satın aldıkları tarihçi mukallitlerini öylesine iyi tanıyorlar ki!"
- Ermeni soykırımı olmadı mı? Bu “Türk devletinin resmî bakışı”dır. Bize böyle tezlerle gelmeyin. "Vallahi de billahi de ben gelmedim. Gelmem! Gelmiyorum da! Çünkü ben gerçeği bilip gerçeği söyleyenlerdenim. Tezle bezle derzle işim olmaz!" 
- Ermeni soykırımı bir kez yapılmadı. "Bakın işte bunda kesinlikle haklılar. Yalanlarının sayısınca soykırım icat ettiler. Onların bu hesabına göre artık 'Yeryüzü'nde Ermeni kalmamış olmalı."
- Ermeni Soykırımı'nın fotoğraflarla onaylanmasına gerek yok, bunu hayatlarını kaybedenlere borçluyuz. "Ne demek istediklerini anlarsanız bana da söyleyin lütfen!"
- Biri görmek istediğini görür. Gözlerin var, sen görmüyor musun? "İşte bu sözler zaman makinesinin olduğunun ispatı. Bunlar gözleri olduğu için görmek istediklerini gidip görmüşler." 

Daha o denli saçma iddia ve iftiralar var ki, abuklukta ulaşılan dorukları görmenizi isterdim.

YAHUDİLERİ KULLANMA ÇABASINA BİR ÖRNEK
Ermeniler, Türklere karşı sahte soykırım cephesini genişletmek için Yahudileri de aralarına çekmeye çalışıyorlar. Onların "soykırıma uğrayan ilk ulus biziz" safsataları önceleri Yahudileri çok rahatsız ediyordu. Fakat sonraları, AKalPe'nin uyguladığı ilginç politikalar yüzünden onlar da Ermenilere yaklaştılar.

İşin aslını bilen Yahudiler bundan rahatsızlar ama politize edilen gerçekler işleri karıştırıyor. Yahudileri, Türklere karşı yanlarına çekmek için uyguladıkları empati-sempati çabalarını yansıtan bir örnek de Almanlar tarafından Yahudilere yapılan soykırımla ilgili fotoğrafları çarpıtarak kullanmak. Böyle bir kitap da Amazon dâhil internetteki satış ağlarında dolaşıp durmakta... Aslında, Ermeni asıllı İtalyalı edebiyat profesörü Antonia Arslan'ın desteğiyle yazılan bu kitap hakkında fazla bir şey söylemeyeceğim ama Allahaşkına, eklediğim kapak resminin sağ yanında yer alan tiplere bakın. Türkler tarafından ne kötü duruma düşürüldüklerini gösterebilmek için üzerinde oynaya oynaya üç tane insanımsı yaratmışlar. İnsan hileli olduğunu bile bile görünce korkuyor. Üstelik bu işin altındaki imza da Ermeni asıllı Amerikan avukatlarından biri... 

Bu tür bir avukatın doğruları savunabileceğine kim inanır?

PRO ARMENIA OLAYI
Sahte belge üretim çabalarından biri de “Soykırımcı (!) Türklerin, canlarını kurtarmak için Osmanlı sınırını aşıp Rusya’ya ulaşmaya çalışan zavallı, masum ve sivil Ermenileri katlettiklerini ispat (!) eden yandaki fotoğraf”tır.

Aslında bu fotoğrafla ilgili çok çeşitli açıklama var. Saymadım ama sanki en çok kullanılan açıklama üst paragrafta yazmış olduğumdu.

Fotoğrafın aslını arşivimde bulamayınca interneti taradım. Değişik açıklamalar eşliğinde yayınlandığı için bulmak gerçekten de zor oldu. Bulduğumsa büyütülemeyen küçücük bir dergiydi. Oradan taraya taraya başka nüshalara ulaştım. Büyütme imkânı olan nüshalara… Büyütünce, ortaya çıkan gerçek yeni bir rezillikten başka bir şey değildi. Sizlerin de daha iyi okuyabilmeniz için dergiyi okunacak bir büyüklüğe getirip sayfanın en altında yayınlayacağım. Bu makaledeki fotoğrafların üzerini tıkladığınızda, yeterli büyütmeyi sağlayabilirsiniz.

Önce şunu bilelim. O zalim askerler kesinlikle Türk değildir. Öldürdükten sonra çırılçıplak soyarak giysi ve botlarını çaldıkları insanların önünde fotoğraf çektirenlerin zaten Türk olması olanaksız... Türklerin savaş kültüründe böyle bir alçaklık yoktur. Olmamıştır, olamaz da… Çünkü Türklerde düşmanın dirisine de ölüsüne de saygı vardır. Fotoğrafta poz verenler, Rus Ordusu içinde yer alan bir “Volga Kazak Birliği”nin askerleridir. Büyük propagandalarla "or'da bur'da" boy gösteren bu fotoğraf da tıpkı “Ekmekli zalim Türk ve Ermeni kafataslarından yapılmış piramit”in fotoğrafı gibi hasta zihinlerin ürünüdür ve farklı bir zamanda farklı bir olayda çekilmiş farklı bir fotoğraftır.

DERGİNİN İÇERİĞİNE DAİR KÜÇÜK BİR NOT
Derginin haberine geçmeden önce, Ermeniler konusunda bilinmesi gereken birkaç şey var. Latinlerin, Rusların, bağımsız misyonerlerin ve Fransızlarla Amerikalıların, ülkenin bağrına kadar girmesine neden olan padişahlık izinleri; Osmanlı toprakları içindeki casusluk ve kışkırtma faaliyetlerinin büyümesine, sonunda da isyan hareketlerinin doğmasına neden olmuştur. Yaptığımız araştırmalar sonucunda, gizlice faaliyet gösterenler dışında; yabancı ülkelere, misyonerlere ve yabancı ülkelerin desteklediği azınlıklara ait 1698 okul saptadık. Bazı kaynaklarda bu sayının 1600, bazılarındaysa 2000 civarında olduğu belirtilmekteydi. Düşünebiliyor musunuz, o günkü nüfusu itibariyle küçük bir yer olan Elazığ'da bile 1894 yılında bu tür 83 okul varmış.

Anadolu'da açılan okulların yerleri de çok ilginç. Osmanlının cahil bıraktığı halkların yoğun olarak yaşadığı yerler. Kışkırtılması kolay olan bölgeler. Geçmişte yazmıştım, ilerde bu konuyu bir kez daha irdeleyebilirim.

Derginin haberine gelince... Bir Ermeni dergisi olan Pro Armenia'nın 1904 tarihli yayını bile yalan ve iftiralarla doludur ama buna rağmen, sayfasına yerleştirdiği o fotoğrafla 1915 yılıyla ilintilenen olayı, yani Ermeni iddialarını yalanlamaktadır. Tüm bunları, Pro Armenia'nın söz konusu haberini de katarak, gelecek yazılarımdan birinde genişçe anlatacağım.

YİNE BİR ZAMAN YOLCULUĞU OLAYIYLA KARŞI KARŞIYAYIZ
Fotoğrafın basıldığı “Pro Armenia”nın yayın tarihi 15 Eylül 1904… Yani 1915’te yaşandığı iddia edilen olaylardan 11 yıl öncesine ait. Yayın sayısıysa 94… Her şey o denli okunur oldu ki, üzerinde yazan fiyatın 30 santim olduğunu, Fransa ve dış ülkelerdeki abonelik fiyatlarını bile görebiliyorsunuz.

Böylece, Ermenilerin Türkler bize soykırım yaptı iddialarına dayanak yaptıkları fotoğraflardan biri daha fos çıktı. Hem de Ermenistan'ın adını taşıyan bir dergi tarafından. Özetlemek gerekirse fotoğraf 1915 olaylarının delili olarak her yerde kabul görüyor ama 1904 yılında Fransa'da basılan Ermenilere ait "Pro Armenia" adlı dergiden alınmış.

Ben olayı çözdüm. Burada da işe aynen "Ekmekli Zalim Türk ve Ermeni kafataslarından piramit" olaylarındaki gibi "Zaman Yolcuları" karışmış. Türkler, 1915 yılında soykırım yapmışlar. Sonra cesetlerin başında poz vererek Ermeni gazetecilerin fotoğraf çekmesini sağlamışlar. O Ermeni gazeteciler fotoğrafı çektikten sonra hemen zaman makinesine atlayarak 15 Ekim 1904 gününün Paris'ine gitmişler ve Pro Armenia'nın o günkü baskısına yetiştirmişler. Tüm hikâye bu...

Sayın Okur!
Neden gülüyorsun?
Anlattığım zaman yolculuğunu inandırıcı bulmadın mı?
O hâlde sen açıkla da ben anlayayım. 

SAHTEKÂRLIĞIN DA RACONU VAR
Soykırım Sahtekârları!
Sahtekârlık yapıyorsunuz ama her işin olduğu gibi onun da bir raconu var.
Biraz ciddi olmayı deneseniz nasıl olur?

İş o denli ciddiyetsizlikle doldurulmuş ki, 1959 ya da 1960 yılında bizde "Volga Mahkûmları" adıyla oynayan "Prisoner of The Volga" filminden bazı sahneleri de soykırım fotoğrafı olarak kullanmışlar. İnterneti kurcaladıkça neler neler buluyor insan...

Tam burada bir hatırlatma yapsam ayıp olmaz inşallah!
Volga Kazaklarının, Kazakistan’ın "Kazak"larıyla hiçbir ilgisi yoktur.
Volga Kazaklarının bir diğer adı da Rus Kazaklarıdır.

Soykırım gerçeğinin bir başka yaprağında görüşmek üzere...




 Günay Tulun 4.10.2019/14.55




Makale Sözlüğü:
Derz: Genelde hatalı işleri örtmek
için kullanılan dolgu malzemesidir.
BİLGİ NOTU
- Mariana I: "Challenger" adlı gemiyle yapılan araştırma sonucu bu-
lunduğundan, "Challenger Çukuru" olarak da tanınır. Gezegenimiz 
üzerindeki bilinen en derin  çukurdur. Bu çukur; "Büyük Okyanus" 
olarak da adlandırdığımız "Pasifik"te, "Japonya-Endonezya-Guam" 
coğrafi üçgeni içinde yer alır. 69.000 / 2.542.000 / 10.994 m boyutla-
rındadır. Derinlik / yükseklik kıyasında 8.848 m.lik Everest'i de aşar.