ERMENİLERİN SEVMEYECEKLERİ BİR SOYKIRIM YAZISI [ III ]



turklere biz savas actik kacaznuni225
Nihayet geldik “Mavi Kitap” denen soytarılığa.
Masterman Bürosu’nun tümüyle uyduruk belge ve şahitlerden faydalanarak yaptığı bir kitap. Yani şu İngilizler ne büyük millet. Hayaletleri şahit yapacak kadar büyük hem de…

Neyse İngiliz “Yabancılar Ofisi” bu kitabın içeriğine karışmayacağını, doğruluğuna inanmadığını daha o zaman yetkililere bildirmiş.
Bildirmiş ama, konu önemli ve emir büyük yerden. Bir mavi kitap serisi icat edip propaganda kitabı faslından basıvermişler. 

Kitaba; Amerika’daki Ermeni Komiteleri, Tiflis’de yayınlanan Horizon, Londra’da yayınlanan Ararat, New York’da yayınlanan Gocnak ve Marsilya’da yayınlanan Armania Gazeteleri kaynak olmuş. Hepsi Ermeni asıllı, hepsi uydurulmuş haber.
İşin en acı yanıysa "Arnold Toynbee" gibi birinin bu faaliyette görev alması. Toynbee daha sonraları "Türk Düşmanı Vikont James Byrce'in büyük desteğini gördüğünü, 'Dr. J. Lepsius'un Gizli Raporu' kitabının sahibi Alman papazı Dr. Johannes Lepsius gibi, kendisinin de düzenbaz Morgenthau'dan çok yararlandığını" açıklamış ve "Centilmenlik dışı bir görevdi", "Hükûmet bilgim dışında propaganda amacıyla kullandı" itiraflarını yapmıştır. 

Toynbee bu çirkin görev nedeniyle kendi vatandaşları tarafından da aşağılanmış, kendisine "Propagandacı" sıfatı yakıştırılmıştır. James Reid Morgan "Atrocity Propaganda 1914-19" adlı eserinde onu yerden yere vuran sözler sarfetmekte ve bu çirkin kitabın tümüyle düzmece rapor ve bilgilere dayandığını anlatmaktadır. 

"İngiltere'nin Vahşet Propagandası" adıyla bilinen bu tür ahlak dışı eserlerin baş yapıtı, 1916 yılında yayınlanan ve adına "Mavi Kitap" denen bu şerefsizlik anıtından başka bir şey değildir. 

Millet harıl harıl iftira makaleleri, iftira kitapları yazarken, katiller sürüsü dışında kalan Osmanlı Ermenileri, Ermeni Milletvekilleri, Ermeni Paşaları ayaklarını uzatmış keyif çatıyor, nargilelerini tüttürüyorlardı huzurla.
Vizontele’nin Deli Emin’i bütün bu olanları duysaydı; “Ihhı” der güler, "Bak şu işe" der, yine gülerdi herhâlde...

İyi güzel de hep başkaları mı suçlu?. Aylar önce Türkiye hakkında bölücü sözler yayınlayan Los Angeles Türklerinin sitesine gönderdiğim bir yazımdan alıntı yaptığım bir iki cümleyle cevap vereyim buna...
“...Eğer birbirimizle bu kadar uğraşmasaydık, birbirimizin gözünü çıkarmaktan bu kadar hoşlanmasaydık bunlar gelir miydi başımıza. Biz; vekili, hükümeti, bilim adamı velhasıl tüm insanıyla umursamaz bir gaflet içindeydik. Peki ya sizler. Sizin gibi ülke dışında yaşayan Türk Vatandaşları, ya sizler!
Bir avuç Ermeni kadar olamadınız. Onlar sizlere örnek olacak hareketler sergiler, örgütlenip birlikte güç oluştururken, sizler bölünüp birbiriniz ve ülkeniz aleyhinde klikler oluşturdunuz.

Bu, AB içinde yaşayan insanlarımız için de geçerli.
Bizimkiler sayıca fazla olsa da Ermeniler örgüt kurmakta, birleşip birlikte hareket etmekte ne kadar yetenekli olduklarını gösterdiler her yerde..
Yazık, onların yüzde biri kadar olup ülkemizin problemlerine sahip çıkmadınız. Bundan kaçtınız hep... 

Türkiye'de basınımız ve yöneticilerimiz yüzünden bu tür haberleri öğrenmekte ya geç kaldık ya da hiç duymadık bile.
Sizlerse olayların yaşandığı yerlerde, olayların nereye uzanacağını görecek kulelerdeydiniz.......”

Bu olaylar neden oldu?
O günkü dünya düzenine göre Ermeniler; Rus, Fransız ve İngilizlerin müttefikiydi. Sarıkamış olayından sonra çekilmeye çalışan Osmanlı Ordusu’na ihanetleriyle büyük zayiat verdirmişlerdi. Tehcir hareketi yapılırsa bu müttefik kozu ortadan kalkacak, İngiliz ve Fransızların daha çok öz evladı savaşa gidecekti. Bu nedenle tehcirin yaptırılmaması şarttı. 

Osmanlı ise bilindiği gibi Almanlarla müttefikti. Amerikan Halkı o sıralarda Almanlara karşı büyük bir sempati besliyor, dolaylı yoldan bu sempati Osmanlıya kadar ulaşıyordu. Amerika'nın Almanya’ya desteğini engellemek ve İngilizlerle Fransızların bulunduğu safta yer alması için gereken neydi? Tehcir hareketi nasıl engellenecek, Ermeniler aynı safda nasıl tutulacaktı? 

Hindistan ve çevresindeki Müslümanlar Osmanlının yanında savaşmak istiyordu. Onları engellemek için de bir yol bulunmalıydı.
Tehcire lâf edemiyorlardı. Çünkü kendileri bu metodu sıkça uygulamıştı.
Bir senaryo yazmak şart olmuştu artık. 

İşte bu senaryoyu, İngiliz ve Fransızlar birlikte yazdılar.
“Osmanlılar tehcir hareketi adı altında katliam yapacak, Ermenileri öldürecekti”. Soykırım yapma becerilerini ispatlamış bu devletler, Osmanlıdan bunun hesabını soracaklarını, katliamı yapanları suçlu olarak yargılayacaklarını duyurdular dünyaya...







Günay Tulun