Mutlu Tönbekici'nin önceki günkü yazısını okuyanınız vardır mutlaka. "Ne kadar üzüldüğünü belirterek" başladığı, Ölümüne Umudunu Yitirmek adlı yazısında, yanlış anlaşıldığından yakınmış. Son yıllarda zor bulunan gerçek vatandaşlardan olduğu anlaşılan bir hanım, arayıp nazikçe yermiş kendisini...
"Mutlu Kız"ın yazısındaki imla hatalarına hiç karışmadan, kısa bir alıntı yaparak kaydediyorum o sözleri...“Herhalde çok mutlusunuzdur” diye söze başladı. “Otobüste atılan molotof kokteyli nedeniyle yanan kız öldüğü için herhalde çok mutlusunuzdur. Zira siz sadece Kürtler için üzülürsünüz. Türk düşmanlığınız anlaşılır gibi değil...”Mutlu Tönbekici'nin savunması; yine imla hataları içeren, yine düzeltme yapmadığım sözleriyle şöyle: Bu denli yanlış anlaşılmaktan ne kadar üzgün olduğumu anlatamam. Hiç bir halkın düşmanı olmadığım gibi hiçbir halkı da kayırmıyorum. Burada defalarca şehitlerimiz, öldürülen sivillerimiz adına da yazdım. Bu kirli savaşta ölen, öldürülen herkes adına yazdım. Derdim onun canı bunun canı değil. Hepimizin canı. Hepimizin barışı. Hepimizin mutluluğu. İdi.
BİR DE DOĞRULARI YAZABİLSE
Yazmış yazmasına da yazdıklarına inanılmasını bekliyorsa vah ki vah ona! Çünkü söyledikleri hâlâ ortada. Örnek mi? Şu yazılarına bakın:
- Ekmeği Sorgulamak
- Türklerin Özür Dilemeyle İmtihanı
- 1915'te Ne Oldu
- Ne Mutlu "I am Törkish" Diyene
Başka yazılar da var tabii!..
Sonunda ben bile "Mutlu Tönbekici"yi anlatmak zorunda kaldım.
Tarafgir yazı sayısı o kadar çok ki, yaratmaya çalıştığı imaj olayını "Türklerle ilgili problemleri olabilir ama bunu ifade edebilmesi demokrasinin güzelliği değil mi?" gibisinden saçma sapan sözlerle savunmaya çalışanların çabaları bile boşa çıkıyor. Zaten anlamanın imkânı yok, iftira atmanın demokrasiyle ne ilgisi var? Hele hele alay etmesi yok mu! Nazi Türk çağrıştırmalarından sonra "Ne Mutlu 'I am Törkish' Diyene" sözleriyle terbiyesizliğin doruğuna tırmanıyor. Sorarım size; "Türk ismi taşıyan birinin Türk'e böylesine ağır hakaretler etmesi olası mı?".
PRİM YAPIYOR
Tarafgir yazı sayısı o kadar çok ki, yaratmaya çalıştığı imaj olayını "Türklerle ilgili problemleri olabilir ama bunu ifade edebilmesi demokrasinin güzelliği değil mi?" gibisinden saçma sapan sözlerle savunmaya çalışanların çabaları bile boşa çıkıyor. Zaten anlamanın imkânı yok, iftira atmanın demokrasiyle ne ilgisi var? Hele hele alay etmesi yok mu! Nazi Türk çağrıştırmalarından sonra "Ne Mutlu 'I am Törkish' Diyene" sözleriyle terbiyesizliğin doruğuna tırmanıyor. Sorarım size; "Türk ismi taşıyan birinin Türk'e böylesine ağır hakaretler etmesi olası mı?".
PRİM YAPIYOR
İyi be!..
Başkalarına söz söylemek, etnik kimliğine dokunmak yasak ama karşında Türk'ü buldun mu sonsuz bir özgürlük içinde, her türlü hakareti yapabilirsin. Hatta prim bile kazanabilirsin. Aynen Osmanlının son dönemleri gibi...
Allah'ın tüm sevgisinin üzerinde olmasını dilediğim rahmetli ilkokul öğretmenim, aziz insan Düriye Güneri'nin ruhu şad olsun. Daha birinci sınıftan itibaren, "Özgürlük sınırlıdır. Sizin özgürlüğünüz başkasının özgürlük sınırına değdiği an, kendi sınırlarına çekilmek zorundadır." derdi bize... Belli ki, bizlerin ilkokul sıralarında öğrendiğimiz o gerçeği, Mutlu Kız bu yaşına dek hâlâ öğrenememiş. Belki bu yazıdan sonra öğrenir.
BİLGİ SAHİBİ OLMADAN FİKİR SAHİBİ OLMAK
Mutlu Kız, ne çabuk unutuverdin!
Türkiye'yle ilgili her konuda karşı taraftasın.
Türkiye'nin haklı davalarının hepsinde; sesini en çok çıkaranların, yalan ve iftiralarıyla göz boyayanların safındasın. İşin komiği nedir biliyor musun? Yanlısı olduğun, o konulara bile vâkıf değilsin.
Sıkışabileceğini düşündüğün her an, "Biri bana söylesin, ne olmuş?" ucuzluğuna sığınıyorsun. Madem bilmiyorsun, bilmediğin konularda nasıl ahkâm kesiyorsun? Buna "Cahil cesareti!" desem itiraz eden çıkmaz herhâlde... Yazılarına fanatikçe bağlı olmayan birinin "Bu denli yanlış anlaşılmaktan ne kadar üzgün olduğumu anlatamam." sözlerine inanıp kanması imkânsız. Anla bunu...
Yanlış anlaşılma derken, bilerek ya da bilmeyerek bir gerçeği dile getirmişsin.
Eğer üst paragraftaki cümleleri; düşünerek, isteyerek kurduysan o cümlelerin anlamından da habersiz olduğun ortaya çıkar. Senin olayının özeti şu: Hem ne yazdığının farkında değilsin hem de ulusal bir gazetede köşe yazarlığı yapmaktasın. Bu olgu bence ilginç... Sence değil mi?
Seni okuyan, örnek alan kaç kişi şirazeden çıktı da başka ufuklara yelken açtı acaba?
Hadi, gazetenin yetkili kurulları bunu fark edemeyip seni o makama oturtmuş. Peki sen kendini bilmez misin ki o makama oturmayı kabullendin? Hâlâ da oturuyorsun.
Bence ne yazdığını iyi bilecek kadar kıvrak bir zekân var.
Bu zekâyı, bu tür kirli işlerle körleteceğine, biraz da Türkçe çalışsaydın ya!
TARİH SENİ DE YAZACAK
Bugün, Mutlu Tönbekici adını daha fazla yazmak istemiyor kalemim.
Tarihe böyle geçmeyi kendisi istedi.
Bence ne yazdığını iyi bilecek kadar kıvrak bir zekân var.
Bu zekâyı, bu tür kirli işlerle körleteceğine, biraz da Türkçe çalışsaydın ya!
TARİH SENİ DE YAZACAK
Bugün, Mutlu Tönbekici adını daha fazla yazmak istemiyor kalemim.
Tarihe böyle geçmeyi kendisi istedi.
"Herkes istediği safta yer alabilir, özgürdür. Tarih bilimi de herkesi ait olduğu yerde gösterir, mecburdur.". Biri dilediğince yalan söyleyebilir, diğeriyse asla!..
Doğruyuysa Mutlu Kız söylemiyor.
Söyleyen, Ermenistan'ın ilk başbakanı Kaçaznuni!
Yukarıdaki fotoğrafına yapıştırılan sözleri o söyledi.
"Mutlu Kız"a öneririm.
Olayı bir Türk'ten dinlemek kendisini rahatsız edecekse onun anlatılarından dinlesin.
Doğruları öğrenmek hoşuna gitmeyebilir.
Gözünün önündeki, elinin altındaki bu gerçeği de görmezden, duymazdan gelebilir.
Tıpkı günümüz Ermenileri gibi...
Onlar da aynı oyunda, onlar da Tönbekici gibi...
Günay Tulun
Doğruyuysa Mutlu Kız söylemiyor.
Söyleyen, Ermenistan'ın ilk başbakanı Kaçaznuni!
Yukarıdaki fotoğrafına yapıştırılan sözleri o söyledi.
"Mutlu Kız"a öneririm.
Olayı bir Türk'ten dinlemek kendisini rahatsız edecekse onun anlatılarından dinlesin.
Doğruları öğrenmek hoşuna gitmeyebilir.
Gözünün önündeki, elinin altındaki bu gerçeği de görmezden, duymazdan gelebilir.
Tıpkı günümüz Ermenileri gibi...
Onlar da aynı oyunda, onlar da Tönbekici gibi...
Günay Tulun