MUTLU TÖNBEKİCİ

Saat dört bile olmamıştı.
Yoğun geçeceği önceden belli olan günü karşılamak için erkenden kalktım. Önce her günkü işlemler, kahvaltı faslı, becerebildiğim kadarıyla hızlı bir gazete turu… Ta ki Vatan gazetesindeki “Ekmeği Sorgulamak” başlığını görene kadar. Başlık, ilk görüşte “Halkı ezen zor şartlara karşı yazılmış bir yazı” havası veriyordu.
TÖNBEKİ'NİN "KURTLA KUZU" OYUNU
Meğer amaç başkaymış.
Halkın gerçek sorunları kimin umurunda? Okumaya başlar başlamaz, Mutlu Tönbekici'nin "Dışavurum"una şahit oldum. 

Yazının ortası bile gelmemişti. Soykırımcı Naziler, ünlü "Stuka"larının korkutucu sirenleri eşliğinde büyük bir gürültüyle çıktılar sisli satırların içinden. Yazar demagog tarzı bir örgüyle, “Türklerin Nazilerle benzerliğini, Türk Halkı’nın yapılanlara göz ve kulaklarını kapadığını” yazıyor ve soru sormak gibi masum bir görüntünün arkasına saklanmaya çalışıyordu. Bir de Türk Basınının “Okurunu üzmemek için bazı gerçekleri yazmamaya devam ettiği”ni belirtip vurduğu darbelerin dozunu arttırıyordu. Söylemi, konuyu bilen her onurlu vatandaşa ağır gelecek sözlerle örülmüştü. 

Mutlu Kız bizimle "Kurtla Kuzu"yu oynamaktaydı.

ŞİMDİ DE "KURNAZ TİLKİ"

Nezaket olsun diye “Kendisini anlayamıyorum.” diyeceğim ama ne yazık ki anlıyorum. Bazı haklı ve gerçekçi görünen tespitlerini de ara yerlere sıkıştırarak yazısının tarafsız bir bakış açısıyla yazıldığı kanısını vermeye çalışıyordu. "Türkiye’de geçmişin izini sürmenin imkânsızlığından, herkesin herkese soru sorabileceğinden, bu sorulara sorumlu ve görevlilerin cevap vermesi gerektiğinden ve bazı şeyler halktan saklandığından...” diye sürdürmüştü yazıyı. Tam bir kurnaz tilki öyküsüydü bu!.. 

Bakın, yazının burasında konuyu dört dörtlük bilen biri gibi iddialarda bulunuyor, hatta saldırgan bir tutumla hesap soruyor. Yazının sonraki kısmında da hiçbir şeyi bilmediğini anlatarak bilen birini arıyor. 

Gülmeyin lütfen! 
Şu an ciddi hem de çok ciddi bir konuyla ilgileniyoruz. 

Yazısını kime okuttuysam aynıyla olmasa da şuna benzer cevaplar aldım:
“Tamamen taraflı... Başka bir dönemden bahseder gibi yapıp Türklere fena vurmuş. Konuya Lice’den girmiş ama adını koymaz görünmesine rağmen, Zoryancıların söylemleriyle
şaşılacak kadar çakışan bir yöntem izlemiş, Ermeni olan eniştesini çok sevip sayıyor ve onun etkisini üzerinden atamıyor olabilir ama bu duygu, iftiralar saçarak Türklere saldırmasına neden olmamalı.".   

Bence sonuna kadar haklılar.
Madem ki kamu hizmeti yapıyorsun kalemine dikkat edeceksin. Tarafsız olacak, bilmediğin konuları araştırıp öğrenecek, kalemini ondan sonra kullanacaksın. Şimdi buna da itiraz edip "Ne yazacağımı sana mı soracağım, okuma!" diyebilir. O
 der ama okumazsak, onun; yanlı, yanlış ve insanlığı zehirlemeye çalışan yazılar yazdığını nasıl fark edeceğiz? 

ŞU ZEHİR BOMBARDIMANINA BAKIN 
"Türklerin Naziler gibi çok kötü şeyler yaptığı, yönetenlerin bunu gizlediği, zaten ilgisiz olan halkın konuyu bilmediği, basının aslında tüccarlık yaptığı ve okuru üzmemenin arkasına sığınarak satışları yani para akışını etkiletmemek gibi ticarî bir kaygıyla gerçekleri halktan sakladığı, gerçeği arayan sorulara da kimsenin cevap vermediği' suçlamalarıyla bombardımana tutmuş Türkiye'yi... 

Bir Naziliğimiz eksik kalmıştı. 
Sağolsun, Vatan gazetesinin köşe yazarı Mutlu Tönbekici, onu da halletti. Yazıyor, diyor ki; “Soruyorum, cevap verecek birini bulamıyorum, yok mu bu işi bana anlatacak?” 

Var! Var Mutlu Kız, var! 
Üst üste yayınladığı ve Türklerin soykırım yaptığı kanısını pekiştirmeye çalıştığı iki yazısından sonra, istediği her bilgiyi benden alabileceğini yazıp yolladım ona... Olur a, benim gibi "Sade bir vatandaştan öğrenmeyi onuruna yediremez" diye de yazıma, doğru ve sağlam bilgilere erişebileceği adresleri ekledim. Anlaşılan dönüp bakmamış bile... Kafasına yerleştirilen dogmaları silip atamamış ki, aradan geçen bir yıla rağmen bakış aynı bakış, tarz hâlâ aynı tarz... Zerre değişmemiş. Belli bir yere sabitlenmiş, duruyor. Büyülenmiş gibi... 
O orada istediği kadar dursun da insanımızın zihnini bulandırmasın.

Okuduğunu anlayamama problemi olduğunu sanmıyorum. Fikirlerini öyle keskinleştirmiş ki “Küçük Oteller Kitabı” için Anadolu’yu turladığı zaman bile tek yöne bakmayı tercih etmiş. Çok yönlü bakmasını ve bakınca görmesini bilse günümüz terörünü anlar, geçmişte Anadolu halkına yaşatılan terörün toplu mezarlı ispatları karşısında insafa gelirdi. O kadar uzaklaşmaya da gerek yok. İki adım ötedeki İzmit, Yeşilköy, Bağlarbaşı, Edirne, Tekirdağ ve onlar gibi taş atımlık mesafelere gidip unutulan yakın geçmişi araştırsa çok şeyler öğrenirdi. 


İnsan "istememeye" görsün! O zaman ne gözler görür ne de kulaklar duyar. Sonuçta da ne bugünkü terörün vahşet ve yönlendirmelerini ne de dünkünün gaddarlık ve antipropagandalarını anlar. Aslında tam bu satırda, “İnşallah bugünden sonra biraz okur da gerçekleri öğrenip aydınlanır.” diyecektim ama…

MERAK EDİYORUM BU İŞİN İÇİNDE NE TÜR İŞLER VAR 
Neden, adı okunabilir yazarlar listesine girmeye aday her gazeteci ve her yazar kendi milletine vurup durur ki? Gerçekleri bilmeden, cahilce bir cesaretle doğruları ters yüz ederek Ferit Orhan Pamuklaşmak, sözcüklerle oynayarak Elif Shafaklaşmak, Altuğ Taner Akçam davranışları sergilemek, Halil Berktay gibi alaycı tavırlarla iftiralar atmak, Mehmet Murat Kadri Belge'nin etkisiyle Ermeni savlarına hizmet etmek, bir dolu yazarcık gibi şüphe uyandıracak sözler sarf ederek gündeme oturmak kolay. Madem ki gerçekler Tönbekici ve benzerlerini aydınlatamıyor, kendileri ne biliyorsa söylesinler de biz aydınlanalım. Lütfen hiç siya etmeden, dobra dobra... Başkasını bilmem ama ben bekliyorum. Çünkü Mutlu Tönbekici'nin de dediği gibi, sormak ve cevabını almak en doğal hak! Yalnız ondan değil; Pamuk'tan da Shafak'tan da onlarla aynı oyunu oynayan Berktay, Belge, Akçam ve benzerlerinden de...

Tönbekici, eski yazılarında da ağır sözlerle yüklenmişti Türklere… 

Ne inkârcılıklarını bıraktı ne yalancılıklarını... Ne Türklerin özür dilemeyle imtihanını ne de ezberlerinin ilkelliğini... Ne papağanlıklarını ne tapınak bekçiliklerini. Bir de “Hayır!” diyen herkesi cahillikle suçlamaz mı… 
Aman Allah'ım, aman aman! Aklı olanların aklına mukayyet ol!..

Ben şu Ermeni konusunu biliyor ve
Türklere atılan iftiralar için, göğsümü gere gere "Hayır!" diyorum. Tönbekici'yse bir şey bilmediğini itiraf ettikten sonra ülkeme karşı, Zoryan ve Zoryan benzeri kötülük merkezlerinde üretilen Ermeni safsatalarıyla saldırmakta... Kendisi hakkında şüphelenenlere "Haklıymışız, tavırları gerçekten de Türkiye ve Türklere karşı düşmancaymış!" dedirten yanlı ve düşmanca tutumu beni tiksindiriyor. Yine de ona doğruları göstermek isterim. İnsanca bir görev bu... Neyi öğrenmek isterse sorsun. Karşıma alıp soracağı her soruyu bıkıp usanmadan, gerekirse defalarca tekrarlayarak cevaplayabilirim. Yalnız, hem sahadan kaçıp gelmez hem iftiralara devam eder hem de "Ne mutlu ‘I am Törkiş’ diyene” saçmalıklarıyla milletim ve atam Atatürk'e terbiyesizlik etmeye devam ederse bunun hesabını yasalar önünde sorarım. Çünkü iftira evrensel bir suçtur. 

Haksız mıyım?



Dogma: Sav, nas, inak... Denenmeden doğruluğu kabullenilerek
bir ideolojiye, bir öğretiye temel yapılan iddia... Bir görüşün  
 tartışılamaz ve sorgulanamaz gerçek olarak kabullenilmesi...



 


Günay Tulun