ERMENİLER AKDAMAR KİLİSESİNİ İSTEDİ

turklere biz savas actik kacaznuni225

 
Yeni Mesaj gazetesinde okuduğum haberin başlığı şöyleydi:
"Akdamar’ı Temelli İstediler."

Adamlar dur durak bilmiyorlar. Habire suçluyor ha bire istiyorlar.
Önce insanlara soykırım yapıyorlar, sonra "Koşun! Bana soykırım yaptılar." diye çığlık üstüne çığlık atıyorlar.

Alttan alıyorsun, elini uzatıyorsun; "Gördünüz mü; bu suçluların davranışı, ne o el uzatmakla geçmişi temizleyeceğini mi sandın." diyorlar. Benim gibi birkaç, evet evet sayıları parmakla gösterilecek kadar az, birkaç kişi doğruları yazınca da kızıyorlar.

Yine Ermenistan yine çatlak sesler.
"Akdamar Kilisesi bize verilsin!"
Bunlar tabii ki ilk hamleler. Gerisi gelir. Ermeni diasporasıyla onların şakşakçılarından her para alışta "Sayın abilerim, ablalarım emriniz olur!" diyen türden yazar mukallidlerimiz, bilimsel araştırmalarını (!) Ermeni ve Fransız kaynaklarından aldıkları paralarla sürdüren bilim adamlarımız (!), karnı asla doymayan politikacılarımız ve hiçbir iş beceremez hâle düşürülen Dış İşleri teşkilatımız devreye girdiğinde değil Akdamar'ı, kendi damarlarımızı bile veririz onlara...

Gerçi Ermenilerin damar delip, kalp sökerken; can alıp soykırım yaparken hiç izne ihtiyaçları olmuyor ya, neyse!..

AKDAMAR DA AÇILIMLA AÇILDI
Öyküyü biliyorsunuz.
Van Gölü'nün Akdamar adasındaki kilise, Başbakan tarafın... "Açılım yıldızı" olarak işaretlenince, dört milyon lira harcanarak yenilendi.

Bana göre, başlangıçtan bu yana asıl amaç, kiliseyi dinsel kullanıma açmaktı. Kamuoyuna yansıtılan görüntüyse müze yapmak için yenileme... Neyse öyle ya da böyle, sonuç olarak Türkler, müze olması için yıkımdan kurtardıklarını söyledikleri bu kiliseyi, Başbakan'ın kararıyla Ermenilerin kullanımına açtılar. Her yıl tekrarlanacak bir günlük kullanım içindi bu açış. O bir günlük açılımın ilki de 19 Eylül Pazar günü gerçekleşti. Binlerce Ermeni'nin katılımıyla yapılan gösterişli bir ayinle açıldı Surp Haç...

Açıldı da ne oldu?
Sümela'yı yanlış algılayan ya da bu açılımdan kendisine bir takım güçler vehmeden Yunanlıların, Ayasofya'yı istemesi gibi; Akdamar'daki müzeyi de Ermenistanlı Ermeniler istedi.

Türkiye tarafından yapılan hiçbir şeyden memnun olmamış görünmekte ısrar eden ve bunu, daima kendilerini haklı gösterecek bir bağırışla dünyaya ilan eden Ermenistan, yine aynı senaryoyu sürmüştü sahneye...

DERSİMİZ ERMENİSTAN'IN DAVRANIŞLARI
Ermeniler tarafından Türklere soykırım uygulanmasından sonra, aynı Ermenilerin, Ermenistan’daki Türk eserlerini yakıp yıkmalarına rağmen Türklerin dokunmadığı ve yakın zamanda da büyük masraflarla onardığı Akdamar'daki kilise, geçtiğimiz pazar günü yapılmasına izin verilen ayinle birlikte ibadete de açıldı. Her yıl tekrarlanması amaçlanan bu ayin sırasında, Diasporasını da arkasına alan Ermenistan, düzenlettiği Türkiye aleyhindeki gösterileri, devlet kanalı ARM üzerinden tüm dünyaya yayıp yine mağdurları oynadı.

Ermeniler, yetkililerimizin beceremediği bu tür gösterileri başarıyla planlıyor başarıyla uyguluyorlar. Her zamanki gibi bu gösterilerini de “Yalana Dayalı Soykırım Anıtı”nda gerçekleştirerek, başarılarına başarı kattılar.

Önce, Akdamar’daki haçın kubbeye yerleştirilmeden tören yapılmasına şiddetle karşı çıktılar. Kınamanın doz ve şeklinin, önceden planlandığı açıkça belli olan gösteride; “Türkiye, kilisemizi bize ödünç verme”, “Türkiye, Akdamar bizim kilisemiz”, "Utanın!", "Türkler inkâra devam ediyor", “Türkiye, yükümlüklerini yerine getir” pankartlarının yanında, ağır hakaretler içeren dövizlerde yer aldı.

Ermenistan Soykırım Müzesi müdürü Hayk Demoyan; "Konu Türkiye tarafından propaganda aracı olarak kullanılıyor. Türkiye uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmeli. Ermenilere ait Akdamar Kilisesi'ni iade etmeli." cümleleriyle suç ve sorumluluğu her zamanki gibi Türk tarafına yıktı.

Ermeni Davası Birliği Başkanı Giro Manoyan'sa "Türkler haç takıldı takılmadı karamboluyla asıl konu olan Akdamar'da 365 gün ayin yapılmasını gözlerden kaçırdı." dedi.

Benim anlamadığımsa şu; bugüne kadar gittiğim Ermeni kiliselerinin hiçbirinde her gün ayin yapıldığını görmedim. Papazın kendi başına ettiği duayı toplu ayinden sayıyorlarsa ona diyecek bir şeyim yok. ARM’nin haber programının devamında, kilisenin Ermeniler açısından önemi anlatılarak, ilgiyle izlenen ayinin yayını tamamlandı.

GERÇEĞİN TARTISINDA BAŞARILI OLAN KİM
Yaptıkları soykırımın dışında, bir Türk yurdu olan Erivan’daki Türklere ait tüm eserleri yağmalayan; yağmalayamadıklarını yakıp, yıkan Ermeniler, asılsız taleplerle gündemi sürekli meşgul ederken;

Türklerde hiçbir yetkilinin aklına
  • Türklere yapılan soykırımın hesabını sormak,
  • Ermenistan’da yok edilen Türk mallarının tazminini istemek,
  • Ermeniler, yakıp yıktıkları ibadethanelerimizi onarıp iade etsin demek, Soykırımı gerçekleştirenler aslında Ermenilerdir deyip haklılığın verdiği güvenle en az onlar kadar büyük bir patırtı çıkararak tüm delilleri dünyanın önüne sermek,
  • Asala’nın katlettiği insanlarımızın hesabını sorup bedelini istemek,
  • İçimizdeki menfaat düşkünlerinin, Ermeni yanlısı tutumlar sonucu attıkları iftiraların karşılığını, tazminat davaları dahil olmak üzere yasal yollardan sormak,
  • Türkiye'deki çok iyi korunmuş Ermeni Kiliselerine karşılık, Ermenistan ve işgal altındaki Karabağ'da olması gereken çok sayıdaki Türk camilerinin akıbetinden söz edebilmek,
  • Türkiye'de yıkık kiliseler halkın parasıyla onarılıp ibadete açılırken, Ermenilere "Hadi bakalım, bir kez de sizi görelim" sözleriyle seslenebilmek,
  • Ermeni ve Yunanlılardan örnek alıp yurt dışındaki Türkleri organize etme becerisini gösterebilmek,
  • Azerbaycan'da uyguladıkları soykırımları dünyaya duyurmak gelmiyor. Belki geliyor da bunu yapabilecek güç ve bağımsız iradeyi kendilerinde göremiyorlar.
  • Ağırlıklı puanı yüksek öğrencilerin rahatlığında davranan Ermeniler “Birinci Dünya Savaşı” sırasında ittifak hâlinde oldukları devletlerle el birliği içinde yağmaladıkları kilisenin hesabını Türkiye’den soruyor,
  • Türkiye’nin neredeyse tamamına sahip çıkıyor,
  • Bırakarak kaçtıkları ya da tehcirden sonra “Dönün!” çağrısını göz ardı ederek terk ettikleri Ermeni malları için tazminat talep ediyor,
  • Soykırım yaptıkları Türklere karşı “Bize soykırım yaptınız.” diyerek cazgırlık sergiliyor,
  • Asala gibi örgütler kurarak Türk canı alıyor,
  • Karabağ’da yeni soykırımlar yapıyor,
  • Dünyanın her yerinde kurduğu örgütler aracılığıyla dünyadaki her yerde Türk çıkarlarına zararlar veriyor,
  • Dünya ülkeleriyle Türkiye’nin arasına çomak üstüne çomak sokup bunda da çok başarılı oluyor,
  • Osmanlı ve Türk arşivlerine karşı daima; o devletinizin resmî tezi, yalandır diye yaygaralar kopararak; sanki bir şey yapmışız da onun için alttan almamız gerekirmiş figürleriyle "Kibarcık"lığa bürünen bizim bilgisiz bilimcileri ve siyasetçileri susturuyor,
  • Rus, Alman, İngiliz arşivlerini kabul etmiyor,
  • Kendileri ortaya hiçbir belge getiremiyor,
  • Papağan gibi "Konuyu tarihçilere bırakalım. Soykırım kararı siyasidir." diyen ve nedense yabancılar karşısında alttan almayı huy edinmiş yetkililerimizle dalga geçerek, "Türkler soykırım yaptı, konu tarihçilere bırakılmayacak kadar önemlidir." diyor,
  • Yunanlılar gibi; Türkler lehine çevrilecek herhangi bir sinema filmi, yapılacak konser, açılacak sergi, sergilenecek oyun, hatta reklamlarda oynayacak artistlere ve Türkiye lehine küçücük bir söz söyleyenler de dahil konuşan herkese öylesine baskı uyguluyorlar ki karşı tarafa tazminat ödemeyi bile göze aldırarak geri adım attırıyorlar.
TARAFSIZ OLMAK, KİRALANMAMAK ve ÖZÜR ÜSTÜNE BİRKAÇ SÖZ
Türk de olsak, Ermeni de; Türkiye yanlısı da olsak, Ermenistan da; milliyetçi de olsak, evrensel değerci de önce insan olalım. Konulara tarafsız bakalım.
Sanmayın ki birkaç kez Ermeniler aleyhinde yazdım diye taraflıyım.

Asla!
Ne taraflıyım ne kinci.
Yazdıklarım tümüyle gerçeklerdir. Üstelik bu yazılar; soykırımcılarla soykırımı açıkça ya da dolaylı olarak alkışlayan kişi, kuruluş ve milletler için yazılmıştır.

Şahidimse Türkiye'nin sayamayacağım kadar çok yerinde gördüğüm; bebe, çocuk, genç kız, kadın ve yaşlı insanımıza ait toplu katliam çukurlarıdır.
Böyle bir ispatı Ermeniler de yapabilse hepsinden özür dileyeceğim.
Kiralık özürcüler gibi sahte değil, içten olacak özürüm.

SONUÇ
Görünen o ki kötülüğün kralları yalanlarla sürdürüyor hükmünü...
Akdamar yazısında, "Hey güzel Allah'ım, neden bu kadar zulüm var dünyada?" derken bile Türkiye'yi yerdiği izlenimini aldığım Mutlu Tönbekici gibilerin tek taraflı göstermelik romantizmi de tatmin etmiyor Ermenileri...

Zamanın bu evresinde, savaşmak ne kadar büyük bir aptallıksa kin taşımak, düşmanlık etmekte o kadar büyük hata.
Hele bir yalanın ardına sığınıp ısrarla buna sarılmak!
Ermeniler bu yanlış tutumlarını sürdürdükçe bizden de doğruları ısrarla yazan birileri çıkacak elbet.
Unutmayalım ki s avaş da barış da karşılıklı olur.
Tek taraflı isteğin hükmü geçmez bu işte...

ÖZEL BİR AÇIKLAMA
Bu yazı:
Basınımızın her iki yanında yer alan düşman cephelerle Ermenilerin her yalanını destekleyen yazarların ilgi göstermediği "Akdamar’ı Temelli İstediler." haberinden yola çıkarak; 

  • "Yanlı, yanlış ve tahrif edilmiş bilgileri; doğrudur diye yazıp çizen, yayınlayan ya da eğitim ve öğretim görevlisi olarak öğrencilerin beyinlerine zerk edenlerin" 
artık ciddi araştırmalara girişmeleri, olayları daha dikkatli bir süzgeçten geçirebilmeleri, doğruları vicdan ve akıllarına yerleştirebilmeleri ve yalnız gerçekleri anlatmaları için önceki makalelerimize katkı amacıyla yazılmıştır.]


.
Günay Tulun







SÜMELA, MANİVELA, TRAMOLA, LA LA LA!




Ben masumum!
Vallahi de billahi de masumum!
Haberim bile yoktu. Üstelik Sümela'daki ayine de gitmemiştim.
Durup dururken, zorla kaşıttılar irin dolu "Port küvetin" içini.
Onlar da geldiler ve kaşıdılar.
Gürtekin namlı bir dost da bu rezalete bu aymazlılığa karşı gözlerini kapadıktan sonra bir fiske attı açılım masalının tersine...
İşte hepsi bu!
Sümela'dan kalktıktan sonra, benim gibi bir garibanın ayaklarının dibine kadar düştü bu masal. Rahmetli Eflatun Cem Güney sağ olsaydı, radyo saatinde anlattığı masalların sonundaki o ünlü, "Onlar erdi muradına, biz çıkalım kerevetine... Gökten üç elma daha düştü. Biri senin biri benim biri de dinleyenlerin başına..." sözlerini, şöyle değiştirirdi herhâlde...
"Ülkemi bölmek isteyenler erdi muradına, bir indiren bulunur o hainleri elbet, layık oldukları ihanet çukuruna... Yerden üç şeytan daha fışkırdı. Biri başkötünün biri yardakçıların biri de kuklaların başına..."

Adamlara bakın...
İnsan nezaketen de olsa frenler kendini...
Şu "Şebelebettin"in sırtındaki haritayla yazılara bakın!
Gördünüz mü?
Fotoğrafa bakınca göreceksiniz tabii...

Rezaletin bilmem kaçıncı perdesine selam duranları izlerken; bir küçük hatırlatma yapsın ister, doğruları seven gönlüm. Der ki:
"Siz bakmayın; Yunanlının, "Anadolu benim anavatanımdır." dediğine.
Bu yalanı ağızlarında evirip çevirmelerinin tek nedeni Roma İmparatorluğu'nu sahiplenme sahtekârlığından başka bir şey değildir. Buna inanan, çok sayıda, "amiyane tabirle" salakların olması, doğruları değiştirmez. Bilmem kaçıncı kez yazıyorum. 
Okuyunca o salaklar takımına da anlatın lütfen:
  1. Türkler Anadolu'yu, Yunanlılardan ya da onların köklerini bağlamaya çalıştıkları, asla var olmamış, Bizans adlı hayali bir devletten değil; gerçek bir devletten, Roma İmparatorluğu'ndan almıştır.
  2. Bizim Yunanlı dediğimiz ve kendilerine bazen Helen bazen Grek diyen bu insanlar, bu imparatorluk içinde yaşayan halklardan yalnızca biridir ki o halklar arasında çok sayıda Türk boyu da vardır.
  3. "Biz Bizans'ın devamıyız" yalanına yapışan Yunanlıların tarihçileri de pekâlâ bilir ki tarihte Bizans İmparatorluğu diye bir devlet hiç olmamıştır. Bizans; Hieronymus Wolf adlı bir Alman'ın, 16. yüzyılın ikinci yarısında uydurduğu bir isimdir. Yani yani yani... Yanisi şu: "1453 nere 16. yüzyılın ikinci yarısı nere..." 
Merak buyurmayın, şimdi bırakıyorum yazmayı.
Bundan sonrası, Hürriyet gazetesinde çıkan bir haberden alınan kısacık bir parça ile olayı ortaya çıkardığı söylenen, "Eczacının Sesi"nde yayınlanmış birkaç yoruma ait...
Hadi, buyrun! Afiyet olsun yiyenlere...

RECEP BEY YİNE KONUŞTU HÜRRİYET GAZETESİ DE BUNU HABER YAPTI 
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan; “Bugün Sümela'da, geldiler, Hristiyanlar kendilerine göre ayinlerini yaptılar. Bir iki grup, malum, kimler olduğunu benim anlatmama gerek yok, 'İşte bak, yeniden Pontus'u hortlattılar'... Yahu arkadaş ne oldu? Geldiler, ayinlerini yaptılar, gittiler. Kaç kişi, bin beş yüz, iki bin kişi? Ne kaybettik? Biz kazanıyoruz aslında...” dedi. 

Haberi okudum ve "gülmeli mi ağlamalı mı" diye şaşakaldım.

ECZACININ SESİ'NDEN BİR YORUM 
Bu da AKP’nin Pontus Açılımı. Haritasını bile çizmişler.

ECZACININ SESİ'NDEN BİR BAŞKA YORUM 
Lütfen birisi bu fotoğrafın montaj olduğunu filan söylesin...

ECZACININ SESİ'NDEN BU KEZ UZUNCA BİR YORUM 
Atina’da Ziraat Bankası’nın şubesini açmamıza izin vermezler. Biz en büyük bankalarımızdan birini Yunanlılara satarız. Osman Baydemir, belediyenin kapısına PKK bayrağı asmak istiyoruz der. Sonra, 88 yıldır yasak olan Sümela Manastırı’nda ibadete izin verirler. Yunanlılar; sırtında Pontus yazan, altında haritası olan, haritanın altında “anavatanımız” yazan tişörtlerle ayine katılırlar. Hâlâ, referandumda evet diyecekler var mı?

ECZACININ SESİ'NDEN BİR BAŞKA UZUN YORUM 
Basından köşe bucak saklanan tişört şimdi ortaya çıktı! Ne demişti devletlü hazretleri: Dininden şüphesi olanlar karşı çıkıyor bu ayinlere! Sana düşmez benim dinimi sorgulamak, hesap zamanı gelmedi daha... Peki, sormak lazım bu harita nedir diye? Hâlâ, oyum "Evet!" diyebilenlerin aklından zorunun olması şarttır bu gidişata göre... Akdeniz’e kim talip olacak? Ruslarla dolu eğlencelik “Akdeniz Koyları” taze taze satılık! İkinci elden! Bize de Osmanlıdan kaldı ya, hani o açıdan diyorum.

ECZACININ SESİ'NDEN İLGİNÇ AMA GERÇEK BİR YORUM DAHA 
Potamya ??? 
Norşin??? 
Türkiyeli ???


İstanbul'dan söz eden yazılara iki örnek:



Günay Tulun

PES KERE PES, EL İNSAF!



turklere biz savas actik kacaznuni225
Bir grup Ermeni, elini kolunu sallayarak Türkiye'ye girmiş ve Türkiye'den kiraladığı rehberlerle Ağrı Dağı'na tırmanmış. İşin uluslararası hukuku ilgilendiren, ahlâk ve insanlık dışı yanları çok fazla... 
İlişkileri iyiden iyiye gerdirecek ve asla geçiştirilemeyecek bir olay bu...

Tırmanmışlar da iş orada mı kalmış? 

Hayır! Artık tüm Ermenilerde huy hâline gelmiş bir kışkırtmayla her zaman yaptıkları çirkinliklere yeni bir boyut kazandırmışlar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne ait Ağrı Dağı'nın taşına toprağına, Ermenistan bayrağı dikmişler.

Trafiği yöneten polisler gibi adamlara geç demişiz. 

Gümrüklerden güle oynaya geçirmişiz. 

Olay ortaya çıkınca da kustukları kinin dalgalanmasını yutkunarak izliyoruz.

Ülkemizde pek çok yönetici var ama her şeyi bilen nedense bir tek adem. 

O da ona buna laf atmaktan, yapmadığı işleri yaptım diye övünmekten, kuklalarının ipini boşaltıp germekten vakit bulup da ülkenin hiçbir meselesine, Türkiye'nin hakları çerçevesinde müdahale edemiyor. Edemiyor dedim ya aslında etmiyor demem gerekir. Adam, ABD ve AB'nin çıkarlarına "He" demekten Türkiye'de yaşadığını, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğunu unutmuş gibi...
 
Ülkesinin çıkarlarını her şeyden, özellikle kendi çıkarlarından üstün tutan bir görevli bulamayacak mıyız biz? Yoksa var da araziye uymuş, kamuflaj yapıp kendinden bile gizlenmiş hâlde bir yerlerde mi saklanıyor? 

Yok yok! Belli ki yok! 
Kurtuluş Savaşı'mızdan sonra da maalesef olmadı... Kurtuluşumuzu sağlayan o güzel nesil de 1950'li yıllardan itibaren tükenmeye başladı. ABD, AB Ülkeleri, Ermenistan, Yunanistan ve Kürtlerin kışkırtıcı unsurları bizleri iyi çözmüşler. 

Bir söz edeceğim şimdi. Kendisini Türk milliyetçisi sanan bir dolu varlık; "Cart curt edip, tehditler savuracak" sonra... 
Varsın saldırsınlar. 
Yine de edeceğim o sözü. Yoksa uyarıcı vatandaşlık görevimi yapmamış olurum.

Bizler, dışarıdan bakıldığında; aptal, cahil, ülkesine sırt dönmüş, yalnız çıkarını düşünen, vatana ihanet edenlerin bile ardına takılıp tam bir koyun teslimiyetiyle gidebilen, millet olma vasfını kaybetmiş, başkaları tarafından belli bir fasit daire içinde döndürülüp duran yaratıklar gibi görünüyormuşuz. İnanmayan yabancı gazeteleri alsın, okusun.


Sanki bu korkunç boş vermişliğin ardındaki bizler değilmiş gibi; bir de uyduruk kahramanlık masalları yazıyor, sonra kendi yazdığımıza kendimiz de inanıyoruz. Hele bu bu masallar destansı ögelerle süslenip geri gelirse üreticisi olduğumuzu unutup bir de fanatiği oluyoruz.

 
Örnek mi? Televizyonlarda, gazetelerde hatta Facebook'ta hergün izliyorsunuz.

Dilemeseniz de birkaç basit örnekle tarihin dibine düşüreceğim onları...

Hükûmet; 2002'den bu yana 87 yıldır yapılmayanı yapmış da dünya devletlerini dize getirmiş de herkes Türkiye'ye hayranlık duyuyormuş da komşularımızla sıfır problemimiz varmış da millî servetimiz çok artmış da...


Bir de Ermeniler konusu var. 

Adamlar her yerde aleyhimizdeler. Hiç utanmadan hiç sıkılmadan, sövüp duruyorlar bize. Bizse onlara "A guçuk!" yapmayı, hava koridorumuzu açmayı sürdürüyor, üstüne üstlük sınırlarımızı açmayı düşünüyoruz. 


Biz neyiz Allahaşkına?
Kendi sorununu kendi çözen bağımsız bir devletin vatandaşları mı yoksa bir dolu boş kafalıya kul köle olmuş, bir o yana bir bu yana itilen zavallı yaratıklar mı? 

Bitmedi, bir de milliyetçilik oyunumuz var. 

Bütün gün Asala'yı şu bitirdi, bu bitirdi diye efsaneye dönüştürülmüş bir yalanın ardına takılan çocuklarımızın bir hayalden ibaret kahramanlarının ardından döktürdükleri övgüleri okuyorum. Kalemlerine doladıkları ağıtları dinliyorum. "Reis!", "Koca Reis", "Türkiye seninle gurur duyuyor", "Yerin dolmuyor"...

 "Yanlış!" diyerek gerçeği söyleyenlereyse en ahlaksız sövgüler, mistik bir söylemmiş gibi gürül gürül" gönderiliyor.

Okullarda biraz da kafayı çalıştırmayı, milli şuur sahibi olmayı öğretseler. 

Bu kadar çok sayıda çoluk çocuğu, bu denli saf olarak yetiştiren eğitim sistemimizi oluşturanları, bizim bilmediğimiz birileri kutluyordur muhakkak...
 

Küçük bir notla gerçeği anlatayım size.
Bire bir yaşayanlardanım çünkü...
Asala'yı bitiren Fransa'dır. Başka hiç kimse değil.
Her fırsatta destekledikleri Asala, Paris'in ünlü Orly Havaalanı'nda katliama kalkışınca hemen bitiriliverdi. Çünkü terör anasını da vurmuş, köpekler kilise duvarına pislemişlerdi. Anlayacağınız, ecelleri gelmişti katiller güruhunun...
Fransa, Ermenilerin ve onların yarattığı terörün yancısı Amerika'yı da uyarıp verdikleri desteğin dondurulmasını sağlamıştı.
Asala'nın barındığı yerlerden bir diğeri de Lübnan'dı.
Başkenti Beyrut'un, "Orta Doğu'nun Paris'i" olarak tanındığı Lübnan'ın namıysa "Küçük Fransa"... Yani onları frenlemek, ABD'den de kolay olmuştu.
Fransa'nın ayılmasını takip eden bir saat içinde Lübnan, Asala yuvalarına baskınlar yaparak, aslında terörü bitirmenin ne kadar kolay olduğunu göstermişti birilerine...

Ermenilere akıl sır erdirmenin imkânı yok.
Bir yalanın, bir iftiranın ardına takılarak yaratılmış en büyük kini yaşıyorlar sürekli. Her şeyden önce kendi vatandaşlarına eziyet...
Ne bitmez ne tükenmez bir alçaklıktır bu! 

Grubumuza ait "Haberciden Gazetesi"nin, "Kent Haber"den alarak 9 Ağustos günü yayınladığı bu habere anlı şanlı basınımızın yaklaşımı da ilginçti. Önce, 11 Ağustos'a kadar görmezden geldiler. Baktılar olmuyor, 11 Ağustos günü birkaç tanesi yayınlamak zorunda hissetti kendini...

Bizi her daim oyalayan, kaostan medet uman içimizdeki vatansevmezlere gelince... 

Kutlarım sizleri! Bizi hâlâ, "Açılım"la "Kapanalım"la; "Kapatalım"la "Evet"le; "Atatürk ve Cumhuriyet'i aşağılama gayretiyle", "87 yıldır yapılmayan her şeyin kat be kat fazlasını yaptık masalı"yla ve "Ülkenin değerlerini özelleştiriyorum diyerek satıp savmak"la oyalayın.

"87 yıldır yapılmayan her şeyin kat be kat fazlasını yaptık." aslında tam bir "Zübüktrük Aydıncıvık" işi... Yapılmayan şeyin kat be kat fazlasını yapmak; "Onlar bir şey yapmamış, biz onlardan da beteriz. Hiçbir şey yapmadık, yapmıyoruz." demekten başka nedir ki! Bu uyanık geçinen aklıboş demagoglara önerim: Bu basit matematik kuralını, yani sıfırın çarpımının neye eşit olduğunu, bir ilköğretim çocuğuna sorarak öğrensinler hemen...

Bakın eloğlu neler yapıyor. Elini kolunu sallaya sallaya ülkemize girip bizimle eğleniyor. Yabancı bir ülkenin insanları bunları yapabiliyorsa teröristler ne yapmaz!
Onlar da yapacaklarını yapıyorlar zaten... 
 




 
Günay Tulun





ÖZEL NOT: "87 yıldır yapılmayan her şeyin kat be kat fazlasını yaptık." aslında tam bir "Zübüktrük Aydıncıvık" işi... Yapılmayan şeyin kat be kat fazlasını yapmak; "Onlar bir şey yapmamış, biz onlardan da beteriz. Hiçbir şey yapmadık, yapmıyoruz." demekten başka nedir ki! Bu uyanık geçinen aklıboş demagoglara önerim: Bu basit matematik kuralını, yani sıfırın çarpımının neye eşit olduğunu, bir ilköğretim çocuğuna sorarak öğrensinler hemen...

SARIKAMIŞ ŞEHİTLERİNİ ANMA GÜNLERİ


Sarıkamış Dayanışma Grubu, Sarıkamış Savaşları'nda şehit olan atalarımızı unutturmuyor.

Tarihini unutan, tarihten ders almayan milletimize, "Tarihinize sahip çıkın, onu iyi öğrenin. Yoksa başımıza gelecekler; atalarımızın başına gelenlerden, geçmişe karışan o görkemli Türk Devletlerinden farklı olmayacak." dercesine sarılmışlar Sarıkamış'a...

Gün geçmiyor ki Sarıkamış'la ilgili bir faaliyet bir çaba bir etkinlik olmasın.

Denizlere emanet ettiğimiz Sarıkamış Şehitlerini, karlara armağan ettiğimiz Sarıkamış Şehitlerini, yol göstersinler diye geleceğimize öğretmen kıldığımız Sarıkamış Şehitlerini unutturmuyorlar bize...
Öylesine vefalılar ki diğer bölgelerimize baktıkça utanıyorum onlardan.
Darısı Ermeniler tarafından vahşice soykırıma uğratılan atalarımıza darısı tüm vatan şehitlerimizin anısına diyerek, kendimden bile saklamak istiyorum bu hâli...

9 Temmuz günü başlayıp 11 Temmuz gecesine kadar sürecek bu yıl ki anma törenlerinin, geçmiş yıllarda gerçekleştirilenlerden çok daha farklı çok daha geniş çaplı olması bekleniyor.
Düzenlemeleri Sarıkamış Dayanışma Grubu'yla TİT Turizm birlikte gerçekleştirecekler.
1914 yılında Giresun'dan Sarıkamış'a gelen, tümü Giresunlulardan kurulu 89. ve 94. Alaylardan geriye dönen olmadığını biliyoruz. İşte bu kahramanların torunları, dedelerinin cennete yürüdüğü 10. Kolordu yolu üzerindeki Oltu ve Akşar Boğazlarına altışar metre yüksekliğinde iki anıt yaptırdılar. Bunların ilki; Oltu'daki "10. Kolordu Anıtı", diğeriyse Akşar'daki "Allahuekber'e Yürüyüş Anıtı"...
Bu törenler sırasında onların açılışları da yapılacak.
Adı Sarıkamış olur da şehidi, şehitliği çok olmaz mı o toprağın. İşte, tüm bu şehitlikler de ziyaret programına dahil.
Gezi programına alınan Kars Kalesi ve Ani Harabeleri de ayrı bir hava katacaktır geziye...

Sarıkamış Dayanışma Grubu; yaptığı etkinliklerden bir gelir elde ederse bunu mutlaka, yine şehitlerimize yönelik bir faaliyetle taçlandırıyor. Üyeler yazdıkları kitapların telif hakkını gruba bırakıyorlar. Yeni kitaplar, müzeler, yeni şehitlikler, araştırmalar, şehitliklere bayrak temini, öğrencilere tarihimizi öğretecek kitapların ücretsiz dağıtımı, şehitliklerin bakımı hep onların çabalarıyla gerçekleşiyor. Eğer bu çabalar sırasında yine bir gelir elde edilebiliyorsa o da dönüp şehitlerimizle ilgili bir yerde kullanılıyor.
Türkiye'de, belki de dünyada eşi olmayan bir zihniyetin temsilcisi gibiler.
Bilirsiniz, ilginç bir de deyişleri var: "Şehitlere Hizmet İbadettir."
Anma törenlerinde bulunmak bile bu hizmete koşmanın gönül huzurunu verecek herkese.
Çünkü o şehitler, kimimizin dedesi kimimizin babası kimimizin de yakın bildiği atalar...
Olanak bulup da bu hizmetin içinde olabilenlere ne mutlu...








ANMA TÖRENLERİNİN GÜNLÜK PROGRAMLARI ve ZİYARET BÖLGESİNİN HARİTASI


1. GÜNÜN PROGRAMI Program Detayı  İçin Klikleyiniz

2. GÜNÜN PROGRAMI Program Detayı  İçin Klikleyiniz

3. GÜNÜN PROGRAMI Program Detayı  İçin Klikleyiniz

ZİYARET EDİLECEK OLAN
Yol Haritası (Büyük) BÖLGENİN HARİTASI

LEVON PANOS DABAĞYAN SERT KONUŞTU



turklere biz savas actik kacaznuni225

Tarihçi ve araştırmacı gazeteci, yazar Levon Panos Dabağyan; ''Eğer Türkler soykırım yapmış olsalardı şu anda ben burada olamazdım.'' dedi.

Yalova'da yapılan bir toplantıda konuşan Levon Panos Dabağyan, Anadolu'da doğup büyüdüğünü dile getirerek "Türk olduğu"nu, Türkiye'nin soykırım yapmadığını, yaşananların emperyal güçlerin asılsız iddiaları olduğunu" söyledi.
Oldukça çarpıcı bir konuşma yapan Levon Panos Dabağyan, özetle şunları söyledi: "Bizler, bu vatan için ciğeri yananlardanız. Eğer Türkler soykırım yapmış olsalardı şu anda ben burada olamazdım. Türkiye'de soykırım yapılmıştır diye bir iddiada bulunuluyorsa sorunun çözüm yerinin de Türkiye toprakları olması lazım. Ermenistan neden bu olaya karıştırılır, anlayamıyorum. Çözüm yeri Türkiye'dir. Parlamentomuzda Ermeni birisinin olması lazım. Eğer bu olmazsa sorunları çözemeyiz.". 

Söyledikleri burada bitmiyor tabii...
Anlattığı o kadar çok şey var ki, hepsini yazmaya kalksam sayfaları deviririm. 

Yine konuşmasına dönelim. 
"İç içeyken nasıl bu hâle geldik, bunu düşünmemiz gerekir. Amerika'ya gidip akıl danışan insanlarımız var. Ermeni kelimesi, maşa olarak kullanılacak bir isim değil. Bizi birbirimizden ayırmak istiyorlar ve bunu gerçekleştirmek için de çok yoğun çaba sarfediyorlar. Bu ülkeyse "Biz hiçbir suç işlemedik" diyor.
Benim yaşım yetmiş yedi... Yıllarımı bu ülke için harcadım. Bir daha imkânım olsa yine bu ülke için harcarım."


Daha önce katıldığı programlarda da Orhan Pamuk ve benzerlerine karşıda sözünü hiç esirgemeyen Levon Bey:
"Türkiye üzerinde korkunç oyunlar oynanıyor. Aşağılık herifler, Nil'den Fırat'a kadar toprak istiyorlar. Biz kimseye beş kuruşluk toprak vermeyiz.
Bizde öyle bir şey yok. Olmayacaktır da. Türk Devleti bu kadar basit değildir.
" demiş ve Ermenistan'la Diaspora'nın gazabını üzerinde toplamıştı. 

Hatırlarsınız, bizdeki "Soykırımcı Ermeni" yanlılarının hangi kaynaklardan ne kadar para aldığı açıklanmıştı. Sanmayın ki hepsi bu kadar! Özellikle basın, eğitim ve siyaset alanlarında öylesine etkin isimler var ki, duysanız
inanamazsınız. Bunların büyük kısmı milliyetçi ve dindar rolü oynayan kişilerden  seçilmiş... Bu seçme ve kendini seçtirmek için çabalama işlemleri hiç kesilmeden sürüp gidiyor. İşte adları gizlenenler bunlar! 

Adları açıklananlar, işleri bittiği için çöpe atılanlar. Gizlenenlerse Türkiye'ye karşı her türlü kötüğü işlemeye devam eden tipler. Hani "Durmak yok, hizmete devam!" cinsinden...

Gün gelecek onlar da şu ünlü söylentideki gibi "Deliğe süpürülecekler" ama olan, güzel ülkem Türkiye'ye ve ülkemin insanlarına olacak!





Günay Tulun
                                                                                            
BİLGİ NOTU: