Yeni Mesaj gazetesinde okuduğum haberin başlığı şöyleydi:
"Akdamar’ı Temelli İstediler."
Adamlar dur durak bilmiyorlar. Habire suçluyor ha bire istiyorlar.
Önce insanlara soykırım yapıyorlar, sonra "Koşun! Bana soykırım yaptılar." diye çığlık üstüne çığlık atıyorlar.
Alttan alıyorsun, elini uzatıyorsun; "Gördünüz mü; bu suçluların davranışı, ne o el uzatmakla geçmişi temizleyeceğini mi sandın." diyorlar. Benim gibi birkaç, evet evet sayıları parmakla gösterilecek kadar az, birkaç kişi doğruları yazınca da kızıyorlar.
Yine Ermenistan yine çatlak sesler.
"Akdamar Kilisesi bize verilsin!"
Bunlar tabii ki ilk hamleler. Gerisi gelir. Ermeni diasporasıyla onların şakşakçılarından her para alışta "Sayın abilerim, ablalarım emriniz olur!" diyen türden yazar mukallidlerimiz, bilimsel araştırmalarını (!) Ermeni ve Fransız kaynaklarından aldıkları paralarla sürdüren bilim adamlarımız (!), karnı asla doymayan politikacılarımız ve hiçbir iş beceremez hâle düşürülen Dış İşleri teşkilatımız devreye girdiğinde değil Akdamar'ı, kendi damarlarımızı bile veririz onlara...
Gerçi Ermenilerin damar delip, kalp sökerken; can alıp soykırım yaparken hiç izne ihtiyaçları olmuyor ya, neyse!..
AKDAMAR DA AÇILIMLA AÇILDI
Öyküyü biliyorsunuz.
Van Gölü'nün Akdamar adasındaki kilise, Başbakan tarafın... "Açılım yıldızı" olarak işaretlenince, dört milyon lira harcanarak yenilendi.
Bana göre, başlangıçtan bu yana asıl amaç, kiliseyi dinsel kullanıma açmaktı. Kamuoyuna yansıtılan görüntüyse müze yapmak için yenileme... Neyse öyle ya da böyle, sonuç olarak Türkler, müze olması için yıkımdan kurtardıklarını söyledikleri bu kiliseyi, Başbakan'ın kararıyla Ermenilerin kullanımına açtılar. Her yıl tekrarlanacak bir günlük kullanım içindi bu açış. O bir günlük açılımın ilki de 19 Eylül Pazar günü gerçekleşti. Binlerce Ermeni'nin katılımıyla yapılan gösterişli bir ayinle açıldı Surp Haç...
Açıldı da ne oldu?
Sümela'yı yanlış algılayan ya da bu açılımdan kendisine bir takım güçler vehmeden Yunanlıların, Ayasofya'yı istemesi gibi; Akdamar'daki müzeyi de Ermenistanlı Ermeniler istedi.
Türkiye tarafından yapılan hiçbir şeyden memnun olmamış görünmekte ısrar eden ve bunu, daima kendilerini haklı gösterecek bir bağırışla dünyaya ilan eden Ermenistan, yine aynı senaryoyu sürmüştü sahneye...
DERSİMİZ ERMENİSTAN'IN DAVRANIŞLARI
Ermeniler tarafından Türklere soykırım uygulanmasından sonra, aynı Ermenilerin, Ermenistan’daki Türk eserlerini yakıp yıkmalarına rağmen Türklerin dokunmadığı ve yakın zamanda da büyük masraflarla onardığı Akdamar'daki kilise, geçtiğimiz pazar günü yapılmasına izin verilen ayinle birlikte ibadete de açıldı. Her yıl tekrarlanması amaçlanan bu ayin sırasında, Diasporasını da arkasına alan Ermenistan, düzenlettiği Türkiye aleyhindeki gösterileri, devlet kanalı ARM üzerinden tüm dünyaya yayıp yine mağdurları oynadı.
Ermeniler, yetkililerimizin beceremediği bu tür gösterileri başarıyla planlıyor başarıyla uyguluyorlar. Her zamanki gibi bu gösterilerini de “Yalana Dayalı Soykırım Anıtı”nda gerçekleştirerek, başarılarına başarı kattılar.
Önce, Akdamar’daki haçın kubbeye yerleştirilmeden tören yapılmasına şiddetle karşı çıktılar. Kınamanın doz ve şeklinin, önceden planlandığı açıkça belli olan gösteride; “Türkiye, kilisemizi bize ödünç verme”, “Türkiye, Akdamar bizim kilisemiz”, "Utanın!", "Türkler inkâra devam ediyor", “Türkiye, yükümlüklerini yerine getir” pankartlarının yanında, ağır hakaretler içeren dövizlerde yer aldı.
Ermenistan Soykırım Müzesi müdürü Hayk Demoyan; "Konu Türkiye tarafından propaganda aracı olarak kullanılıyor. Türkiye uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmeli. Ermenilere ait Akdamar Kilisesi'ni iade etmeli." cümleleriyle suç ve sorumluluğu her zamanki gibi Türk tarafına yıktı.
Ermeni Davası Birliği Başkanı Giro Manoyan'sa "Türkler haç takıldı takılmadı karamboluyla asıl konu olan Akdamar'da 365 gün ayin yapılmasını gözlerden kaçırdı." dedi.
Benim anlamadığımsa şu; bugüne kadar gittiğim Ermeni kiliselerinin hiçbirinde her gün ayin yapıldığını görmedim. Papazın kendi başına ettiği duayı toplu ayinden sayıyorlarsa ona diyecek bir şeyim yok. ARM’nin haber programının devamında, kilisenin Ermeniler açısından önemi anlatılarak, ilgiyle izlenen ayinin yayını tamamlandı.
GERÇEĞİN TARTISINDA BAŞARILI OLAN KİM
Yaptıkları soykırımın dışında, bir Türk yurdu olan Erivan’daki Türklere ait tüm eserleri yağmalayan; yağmalayamadıklarını yakıp, yıkan Ermeniler, asılsız taleplerle gündemi sürekli meşgul ederken;
Türklerde hiçbir yetkilinin aklına
Türk de olsak, Ermeni de; Türkiye yanlısı da olsak, Ermenistan da; milliyetçi de olsak, evrensel değerci de önce insan olalım. Konulara tarafsız bakalım.
Sanmayın ki birkaç kez Ermeniler aleyhinde yazdım diye taraflıyım.
Asla!
Ne taraflıyım ne kinci.
Yazdıklarım tümüyle gerçeklerdir. Üstelik bu yazılar; soykırımcılarla soykırımı açıkça ya da dolaylı olarak alkışlayan kişi, kuruluş ve milletler için yazılmıştır.
Şahidimse Türkiye'nin sayamayacağım kadar çok yerinde gördüğüm; bebe, çocuk, genç kız, kadın ve yaşlı insanımıza ait toplu katliam çukurlarıdır.
Böyle bir ispatı Ermeniler de yapabilse hepsinden özür dileyeceğim.
Kiralık özürcüler gibi sahte değil, içten olacak özürüm.
SONUÇ
Görünen o ki kötülüğün kralları yalanlarla sürdürüyor hükmünü...
Akdamar yazısında, "Hey güzel Allah'ım, neden bu kadar zulüm var dünyada?" derken bile Türkiye'yi yerdiği izlenimini aldığım Mutlu Tönbekici gibilerin tek taraflı göstermelik romantizmi de tatmin etmiyor Ermenileri...
Zamanın bu evresinde, savaşmak ne kadar büyük bir aptallıksa kin taşımak, düşmanlık etmekte o kadar büyük hata.
Hele bir yalanın ardına sığınıp ısrarla buna sarılmak!
Ermeniler bu yanlış tutumlarını sürdürdükçe bizden de doğruları ısrarla yazan birileri çıkacak elbet.
Unutmayalım ki s avaş da barış da karşılıklı olur.
Tek taraflı isteğin hükmü geçmez bu işte...
ÖZEL BİR AÇIKLAMA
Bu yazı:
Basınımızın her iki yanında yer alan düşman cephelerle Ermenilerin her yalanını destekleyen yazarların ilgi göstermediği "Akdamar’ı Temelli İstediler." haberinden yola çıkarak;
"Akdamar’ı Temelli İstediler."
Adamlar dur durak bilmiyorlar. Habire suçluyor ha bire istiyorlar.
Önce insanlara soykırım yapıyorlar, sonra "Koşun! Bana soykırım yaptılar." diye çığlık üstüne çığlık atıyorlar.
Alttan alıyorsun, elini uzatıyorsun; "Gördünüz mü; bu suçluların davranışı, ne o el uzatmakla geçmişi temizleyeceğini mi sandın." diyorlar. Benim gibi birkaç, evet evet sayıları parmakla gösterilecek kadar az, birkaç kişi doğruları yazınca da kızıyorlar.
Yine Ermenistan yine çatlak sesler.
"Akdamar Kilisesi bize verilsin!"
Bunlar tabii ki ilk hamleler. Gerisi gelir. Ermeni diasporasıyla onların şakşakçılarından her para alışta "Sayın abilerim, ablalarım emriniz olur!" diyen türden yazar mukallidlerimiz, bilimsel araştırmalarını (!) Ermeni ve Fransız kaynaklarından aldıkları paralarla sürdüren bilim adamlarımız (!), karnı asla doymayan politikacılarımız ve hiçbir iş beceremez hâle düşürülen Dış İşleri teşkilatımız devreye girdiğinde değil Akdamar'ı, kendi damarlarımızı bile veririz onlara...
Gerçi Ermenilerin damar delip, kalp sökerken; can alıp soykırım yaparken hiç izne ihtiyaçları olmuyor ya, neyse!..
AKDAMAR DA AÇILIMLA AÇILDI
Öyküyü biliyorsunuz.
Van Gölü'nün Akdamar adasındaki kilise, Başbakan tarafın... "Açılım yıldızı" olarak işaretlenince, dört milyon lira harcanarak yenilendi.
Bana göre, başlangıçtan bu yana asıl amaç, kiliseyi dinsel kullanıma açmaktı. Kamuoyuna yansıtılan görüntüyse müze yapmak için yenileme... Neyse öyle ya da böyle, sonuç olarak Türkler, müze olması için yıkımdan kurtardıklarını söyledikleri bu kiliseyi, Başbakan'ın kararıyla Ermenilerin kullanımına açtılar. Her yıl tekrarlanacak bir günlük kullanım içindi bu açış. O bir günlük açılımın ilki de 19 Eylül Pazar günü gerçekleşti. Binlerce Ermeni'nin katılımıyla yapılan gösterişli bir ayinle açıldı Surp Haç...
Açıldı da ne oldu?
Sümela'yı yanlış algılayan ya da bu açılımdan kendisine bir takım güçler vehmeden Yunanlıların, Ayasofya'yı istemesi gibi; Akdamar'daki müzeyi de Ermenistanlı Ermeniler istedi.
Türkiye tarafından yapılan hiçbir şeyden memnun olmamış görünmekte ısrar eden ve bunu, daima kendilerini haklı gösterecek bir bağırışla dünyaya ilan eden Ermenistan, yine aynı senaryoyu sürmüştü sahneye...
DERSİMİZ ERMENİSTAN'IN DAVRANIŞLARI
Ermeniler tarafından Türklere soykırım uygulanmasından sonra, aynı Ermenilerin, Ermenistan’daki Türk eserlerini yakıp yıkmalarına rağmen Türklerin dokunmadığı ve yakın zamanda da büyük masraflarla onardığı Akdamar'daki kilise, geçtiğimiz pazar günü yapılmasına izin verilen ayinle birlikte ibadete de açıldı. Her yıl tekrarlanması amaçlanan bu ayin sırasında, Diasporasını da arkasına alan Ermenistan, düzenlettiği Türkiye aleyhindeki gösterileri, devlet kanalı ARM üzerinden tüm dünyaya yayıp yine mağdurları oynadı.
Ermeniler, yetkililerimizin beceremediği bu tür gösterileri başarıyla planlıyor başarıyla uyguluyorlar. Her zamanki gibi bu gösterilerini de “Yalana Dayalı Soykırım Anıtı”nda gerçekleştirerek, başarılarına başarı kattılar.
Önce, Akdamar’daki haçın kubbeye yerleştirilmeden tören yapılmasına şiddetle karşı çıktılar. Kınamanın doz ve şeklinin, önceden planlandığı açıkça belli olan gösteride; “Türkiye, kilisemizi bize ödünç verme”, “Türkiye, Akdamar bizim kilisemiz”, "Utanın!", "Türkler inkâra devam ediyor", “Türkiye, yükümlüklerini yerine getir” pankartlarının yanında, ağır hakaretler içeren dövizlerde yer aldı.
Ermenistan Soykırım Müzesi müdürü Hayk Demoyan; "Konu Türkiye tarafından propaganda aracı olarak kullanılıyor. Türkiye uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmeli. Ermenilere ait Akdamar Kilisesi'ni iade etmeli." cümleleriyle suç ve sorumluluğu her zamanki gibi Türk tarafına yıktı.
Ermeni Davası Birliği Başkanı Giro Manoyan'sa "Türkler haç takıldı takılmadı karamboluyla asıl konu olan Akdamar'da 365 gün ayin yapılmasını gözlerden kaçırdı." dedi.
Benim anlamadığımsa şu; bugüne kadar gittiğim Ermeni kiliselerinin hiçbirinde her gün ayin yapıldığını görmedim. Papazın kendi başına ettiği duayı toplu ayinden sayıyorlarsa ona diyecek bir şeyim yok. ARM’nin haber programının devamında, kilisenin Ermeniler açısından önemi anlatılarak, ilgiyle izlenen ayinin yayını tamamlandı.
GERÇEĞİN TARTISINDA BAŞARILI OLAN KİM
Yaptıkları soykırımın dışında, bir Türk yurdu olan Erivan’daki Türklere ait tüm eserleri yağmalayan; yağmalayamadıklarını yakıp, yıkan Ermeniler, asılsız taleplerle gündemi sürekli meşgul ederken;
Türklerde hiçbir yetkilinin aklına
- Türklere yapılan soykırımın hesabını sormak,
- Ermenistan’da yok edilen Türk mallarının tazminini istemek,
- Ermeniler, yakıp yıktıkları ibadethanelerimizi onarıp iade etsin demek, Soykırımı gerçekleştirenler aslında Ermenilerdir deyip haklılığın verdiği güvenle en az onlar kadar büyük bir patırtı çıkararak tüm delilleri dünyanın önüne sermek,
- Asala’nın katlettiği insanlarımızın hesabını sorup bedelini istemek,
- İçimizdeki menfaat düşkünlerinin, Ermeni yanlısı tutumlar sonucu attıkları iftiraların karşılığını, tazminat davaları dahil olmak üzere yasal yollardan sormak,
- Türkiye'deki çok iyi korunmuş Ermeni Kiliselerine karşılık, Ermenistan ve işgal altındaki Karabağ'da olması gereken çok sayıdaki Türk camilerinin akıbetinden söz edebilmek,
- Türkiye'de yıkık kiliseler halkın parasıyla onarılıp ibadete açılırken, Ermenilere "Hadi bakalım, bir kez de sizi görelim" sözleriyle seslenebilmek,
- Ermeni ve Yunanlılardan örnek alıp yurt dışındaki Türkleri organize etme becerisini gösterebilmek,
- Azerbaycan'da uyguladıkları soykırımları dünyaya duyurmak gelmiyor. Belki geliyor da bunu yapabilecek güç ve bağımsız iradeyi kendilerinde göremiyorlar.
- Ağırlıklı puanı yüksek öğrencilerin rahatlığında davranan Ermeniler “Birinci Dünya Savaşı” sırasında ittifak hâlinde oldukları devletlerle el birliği içinde yağmaladıkları kilisenin hesabını Türkiye’den soruyor,
- Türkiye’nin neredeyse tamamına sahip çıkıyor,
- Bırakarak kaçtıkları ya da tehcirden sonra “Dönün!” çağrısını göz ardı ederek terk ettikleri Ermeni malları için tazminat talep ediyor,
- Soykırım yaptıkları Türklere karşı “Bize soykırım yaptınız.” diyerek cazgırlık sergiliyor,
- Asala gibi örgütler kurarak Türk canı alıyor,
- Karabağ’da yeni soykırımlar yapıyor,
- Dünyanın her yerinde kurduğu örgütler aracılığıyla dünyadaki her yerde Türk çıkarlarına zararlar veriyor,
- Dünya ülkeleriyle Türkiye’nin arasına çomak üstüne çomak sokup bunda da çok başarılı oluyor,
- Osmanlı ve Türk arşivlerine karşı daima; o devletinizin resmî tezi, yalandır diye yaygaralar kopararak; sanki bir şey yapmışız da onun için alttan almamız gerekirmiş figürleriyle "Kibarcık"lığa bürünen bizim bilgisiz bilimcileri ve siyasetçileri susturuyor,
- Rus, Alman, İngiliz arşivlerini kabul etmiyor,
- Kendileri ortaya hiçbir belge getiremiyor,
- Papağan gibi "Konuyu tarihçilere bırakalım. Soykırım kararı siyasidir." diyen ve nedense yabancılar karşısında alttan almayı huy edinmiş yetkililerimizle dalga geçerek, "Türkler soykırım yaptı, konu tarihçilere bırakılmayacak kadar önemlidir." diyor,
- Yunanlılar gibi; Türkler lehine çevrilecek herhangi bir sinema filmi, yapılacak konser, açılacak sergi, sergilenecek oyun, hatta reklamlarda oynayacak artistlere ve Türkiye lehine küçücük bir söz söyleyenler de dahil konuşan herkese öylesine baskı uyguluyorlar ki karşı tarafa tazminat ödemeyi bile göze aldırarak geri adım attırıyorlar.
Türk de olsak, Ermeni de; Türkiye yanlısı da olsak, Ermenistan da; milliyetçi de olsak, evrensel değerci de önce insan olalım. Konulara tarafsız bakalım.
Sanmayın ki birkaç kez Ermeniler aleyhinde yazdım diye taraflıyım.
Asla!
Ne taraflıyım ne kinci.
Yazdıklarım tümüyle gerçeklerdir. Üstelik bu yazılar; soykırımcılarla soykırımı açıkça ya da dolaylı olarak alkışlayan kişi, kuruluş ve milletler için yazılmıştır.
Şahidimse Türkiye'nin sayamayacağım kadar çok yerinde gördüğüm; bebe, çocuk, genç kız, kadın ve yaşlı insanımıza ait toplu katliam çukurlarıdır.
Böyle bir ispatı Ermeniler de yapabilse hepsinden özür dileyeceğim.
Kiralık özürcüler gibi sahte değil, içten olacak özürüm.
SONUÇ
Görünen o ki kötülüğün kralları yalanlarla sürdürüyor hükmünü...
Akdamar yazısında, "Hey güzel Allah'ım, neden bu kadar zulüm var dünyada?" derken bile Türkiye'yi yerdiği izlenimini aldığım Mutlu Tönbekici gibilerin tek taraflı göstermelik romantizmi de tatmin etmiyor Ermenileri...
Zamanın bu evresinde, savaşmak ne kadar büyük bir aptallıksa kin taşımak, düşmanlık etmekte o kadar büyük hata.
Hele bir yalanın ardına sığınıp ısrarla buna sarılmak!
Ermeniler bu yanlış tutumlarını sürdürdükçe bizden de doğruları ısrarla yazan birileri çıkacak elbet.
Unutmayalım ki s avaş da barış da karşılıklı olur.
Tek taraflı isteğin hükmü geçmez bu işte...
ÖZEL BİR AÇIKLAMA
Bu yazı:
Basınımızın her iki yanında yer alan düşman cephelerle Ermenilerin her yalanını destekleyen yazarların ilgi göstermediği "Akdamar’ı Temelli İstediler." haberinden yola çıkarak;
- "Yanlı, yanlış ve tahrif edilmiş bilgileri; doğrudur diye yazıp çizen, yayınlayan ya da eğitim ve öğretim görevlisi olarak öğrencilerin beyinlerine zerk edenlerin"
.