ŞEYTANIN KADROLU ELÇİLERİ


1095 Kasım’ında oldukça soğuk bir sabah.
Clermont Ferrand’da üç yüz din adamıyla toplanan konsülde bir palyaço bağıra çağıra konuşuyor. Orada bulunan diğer din adamlarından bir isteği var. Onları şeytanın yoluna davet ediyor. Tam dokuz gündür bıkmamış, usanmamış, yardakçılarıyla birlikte ütülenmedik beyin bırakmamış hiç… Laf aramızda, diğerleri de ütülenmeye pek teşneymiş ya!
Sonunda, ütülenip tütsülenen bu kafalar hep birlikte dışarı çıkıyor.
Baş ütücü, günlerdir meydanlarda bekleyen kalabalığa sesleniyor.
Hakkını vermek gerek, etkili de konuşuyor haspa!
Herkesi Türk ve Araplara karşı kutsal savaşa çağırıp “Tanrı böyle buyuruyor” diyor. Onu dinleyen o koca güruh zaten suça yatkın. Adam öldürmek, tecavüz, hırsızlık onlar için sıradan bir iş. Hatta bir hak.
Bir ağızdan başlıyorlar papağan Yakup gibi ötmeye.
“Tanrı böyle buyuruyor, Tanrı böyle buyuruyor!”

Daha hayatlarında hiç Türk görmemiş din adamlarıyla birlikte kışkırtılan bu kalabalık bir anda azılı Türk düşmanı kesiliyor. Ömrünce hiçbir Türk’le tanışmamış o çığırtkan adam; kendi sözlerinin coşkusuna kapılmış, mutlu, gururlu ve Hitler’in temelini oluşturacak ululanma duyguları içinde poz veriyor tarihe…
İşte, kıyamete kadar sürecek kötülük tohumları böyle saçılıyor dünyaya.
Çok ilginç değil mi? Haçlı Seferleri sırasında ne olduğundan habersiz milyonlarca insanın ölümünden, sonraki yıllarda da bu rakamın sayılamaz hâlde artmasından bir din adamı sorumlu. İnsanları kan içmeye davet eden bu adamın adı, Papa İkinci Urbanus...

Kötülüğün bir numarası şeytan olduğuna göre, bu iki rakamı onun yaverlik makamını temsil ediyor herhâlde... “Urban II”, namı diğer şeytanın papası!
Şimdiki papa hazretleri kızmasın. O adı ben takmadım atasına.
Bir yerlerde okumuştum (!), oradan alıntıdır.
Gunayus Tulunus adlı biri tarafından yakıştırılmış çok haklı bir lakaptır o!

Urban'ı geçtik, şimdi geldik traji-frank noktaya.
Allah’ın, kendilerine kan içmeyi buyurduğunu sanıp meydanlarda uluyan zekâ özürlü o kalabalık hangi millettendir dersiniz?
Olayın geçtiği yer Fransa… O uluyan topluluksa "Tabii ki Fransızlar!"

Özetlersek "Fransızlar insanlık konusuna fransız kalmışlar yine..."

Bu durum sizlere de ilginç gelmiyor mu?
Türkiye aleyhinde pişirilen her çorbanın malzemeci başı Fransa, daha bin doksan beş yılında baş koymuş bu iğrenç yola.
Tek başına bir dolu soykırıma imza basan, bazen Ermenilerle yaptığı gibi ortaklık kurup şirket hâlinde soykırım yapan, tarihi keyfince alaşağı edip bu da işine gelmezse heyamola heyamola, heyal eden Fransa!

Benedict XVI, Bento XVI, Benedetto XVI, Benedicto XVI, Benedictus PP. XVI gibi isim bolluğuyla anılan yeni papa cenaplarına gelince; 28 Kasım günü konuk etmek istediğimden, bir dokunup geçmekle yetineceğim şimdilik.
Hitler’in felsefesine inanarak nazizm'e iman etmiş, Türk ve İslam düşmanlığıyla öğünürken CIA kontenjanından papalık kadrosuna aktarılmış bu beyefendi, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı telaşlandırmış şimdiden. Klasına göre yer bulamamışlar hazrete. Ekselansları peygamberime küfrediyor, bu küfürle dünyanın her yerine Müslümanlarla ilgili yeni kin tohumları saçıyor, sizse onu rahat ettirmek için koşturuyorsunuz hâlâ.
Yakışıyor mu, ne dersiniz?

Papanın saçtığı kötülüğün boyutları o kadar büyük ki binlerce kez özür dilese etkileri silinmez. Özür der demez, aklıma geldi. Hâlâ dilemeyip “Öyle anlaşıldığı için teessüf ettiğini”, böylece yeni bir hakaret içeren "Peygamberimiz aleyhisselam hakkındaki" sözleri, sevimli basınımızın “Papa özür diledi” yutturmacasıyla kendi halkının önüne koyduğunu biliyor musunuz?
Diyanet'in elinden tavır koymak gelmiyorsa kin tohumlarının nasıl yeşerdiğini göstermek için bulunmaz bir örnek olan ve beyinleri hurafe sosuna batırılmış Hristiyan çocuklar tarafından düzenlenen, "Gerçek Beşinci Haçlı Seferi'ni” sorsunlar papaya. Kitaplara almayıp gizledikleri, 1212 tarihli, sümen altına kaydırılmış o rezil seferi…

Bugünün papası, dünün Ratzinger’i türündeki insanlar çok ilginç. Akrep gibi sokup, “Ya, n’olmuş ki bir kezcik dokundum” diyorlar. Dokundukları yerin zehirlendiğini, çevrenin hiç düzelmeyecek şekilde bozulduğunu umursamadan, yüzsüzce.
Aslında ulaşılmak istenen asıl hedeftir bu.
İşte kızılderili oyunları, işte Ku Klux Klan, işte Ermenilerin yaptığı soykırım. İşte naziler işte faşistler ve işte din adına insanı hayatından edenler.
Tohumları etrafı kapladıktan sonra hangisi yok oldu ki!

Papa Urban II’den papa ismi bola doğru uzandık birkaç hafif satırla.
Satırlar hafif olsa da her yanı kanlı bir yolculuk bu.
İğrenç, ahlaksız ve ölümlerle bezeli.
Bezemelerin geçmişle sınırlanmasına da karşılar.
İnsanlığın geleceğini istiyorlar, obur bir ihtirasla.
Urban’ın halefinden, nazizmle beslenmiş bir ajandan ne beklenir ki?
Milletim, milletimin temsilcileri, milletimi yönetenler!
Sizler ne bekliyorsunuz?...



Not: Lütfen yanlış anlaşılıp da kimseler kırılmasın. Yazının başlığını; papanın aynen, muazzez peygamberimiz hakkında söylediği çirkin sözleri bir başkasından aldığı gibi, dün vapurda tanıştığım, adını defalarca söylemesine rağmen aklımda tutmayı başaramadığım, Manuel Paletiyok ya da İmanlıyel Patentiyok’un bu konu hakkında söylediği sözlerden aldım. Sözlerime kırılacak olanlara beni anlayamadıkları için yine aynen papa gibi peşinen teessüf ederim.







İlk Yayınlandığı Yerler
Yazarlar ve Ozanlar
Türk Edebiyatı
Kent Haber
Edirne P.
İlk Yayın Tarihi
6.11.2006